Yazarımız Yılmaz Hocaoğlu kaleme aldı...
30 Kasım 2007 tarihinde Atlas Jet firmasına ait uçak Isparta Süleyman DEMİREL Havaalanına inişe geçtiği sırada düşmüştü. Uçakta Türkiyemizin yetiştirdiği çok değerli bilim insanları dahil 50 yolcu bulunmakta idi. O tarih itibariyle de bu gün de aydınlatılamayan ve şüpheli olarak kalan bu uçak kazasında anne ve babasını kaybeden ve halen İstanbul Ticaret Üniversitesinde Rektör Yardımcısı olarak görev yapan arkadaşım Prof. Yücel OĞURLU kaza ile ilgili olarak aklımda deli sorular var deyip durur.
Bu kazada ölenler bilim insanlarından biri de Prof. Engin ARIK hocamız idi. Toryum madeni üzerine uzman olan hocamız bir röportajında; Türkiye'nin dünyanın en zengin toryum madenlerine sahip olduğunu, Türkiye'nin bir an önce parçacık hızlandırıcı merkezini kurması gerektiğini, standart nükleer reaktörlerde uranyum kullanıldığını, İspanya'nın toryum ile çalışan reaktör yaptığını (yapmak çalışmalarını yürüttüğünü), bu reaktörlerin en önemli özelliğinin hızlandırıcı ile tetiklendiği için patlama-kazaya sebep olma durumlarının olmadığını, atıklarının çok daha az ve daha kısa sürede etkisiz hale getirilebildiğini, toryumun zenginleştirmeden direk kullanılabildiğini, zenginleştirme işlemi ile uğraşmak zorunda olunmadığı için çok daha ucuz maliyetlerle enerji üretilebildiğini, Türkiye'nin enerji ihtiyacının 50 ton toryum ile karşılanabileceğini, 1 ton thoryum ile 1 milyon ton petrolden sağlanacak enerjiye eş değer enerji sağlanabileceğini, Türkiye'de bir toryum parçacık hızlandırıcı merkezi kurma çalışmalarını yürüttüklerini söylüyor. Ve çok zaman geçmeden uçak kazasında (?) rahmetli oluyor.
Dr. Ramazan KURTOĞLU ( Ankara Üniversitesi İşletme Fakültesi'nde 1981 yılında lisans eğitimini tamamladıktan sonra, İstanbul Üniversitesi'nde Personel Yönetimi ve Endüstri İlişkileri üzerine yüksek lisans yaptı. The University of British Colombia, Vancouver, University of California, San Diego, University of Pennsylvania ve Kaliforniya Irvine’de genel İngilizce, iş İngilizcesi, akademik İngilizce eğitimi, davranış bilimleri, uluslararası finansman, ekonomi ve küresel operasyon yönetimi konularında lisansüstü, master ve doktorasını tamamladı.1999 senesinde Kaliforniya Üniversitesi'nde Uluslararası Finans ve Piyasa Sermayeleri başlıklı sertifika programı yaptı. 2002 senesinde ise aynı üniversitede Küresel Operasyon Yönetimi alanında Pre-MBA programı yaptı.) bir televizyon programında kıymetli metaller üzerinden yeni bir dünya düzeni kurulduğunu, bu gün dünya üzerinde yoğun olarak kullanılan EURO ve DOLAR'ın geleceğinin olmadığını, Rusya, Çin, İsrail gibi ülkelerin altın stokladığını, Türkiye'nin de yoğun bir şekilde altın stoklaması gerektiğini, ancak bu şekilde para oyunları ve ambargolarından kurtulabileceğini söylüyor.
Kaz Dağları’na 40 kilometre mesafede Kirazlı mevkiinde bir şirket maden işletme ruhsatı alıyor. Bu şirket ilk de değil. Aynı bölgede onlarca firma çeşitli madenlerin işletilmesi için ruhsat almış. Bunun yanında Türkiye'nin bilinen birçok insanı ve en çok da bu günlerde ortalığı provoke edenler Kaz Dağları bölgesinde ormanların içinde villalar yapmış geniş geniş alanlarda ağaçları kesip yerleşime açmış.
Türkiye madenlerini işletmek, yeryüzüne çıkarmak ve ekonomiye katmak zorundadır. Hele hele altın, toryum, bor gibi değerli madenlerini bizzat işleyip katma değer üretmek zorundadır. Bu madenlerin çıkartılıp ekonomiye katma değer oluşturulması sırasında bir takım çevresel etkilerinin olacağı muhakkaktır. Bu yüzdendir ki maden kanununda ve yönetmeliğinde bu çevresel etkileri ortadan kaldırmak için bir takım tedbirlerin alınması öngörülmüştür.
Sadece yaşadığımız ilimizde açılan ve işletilen onlarca taş ocağı alanında, Kaz Dağları yakınlarında altın çıkarılması için kesilecek ağaçlardan çok daha fazlası kesilmekte ama kimsenin gıkı bile çıkmamaktadır.
CHP'li ve HDP'li belediyeler ağaç katliamı yaparken, üniversite kuracağız diye İstanbul'un canım ormanları yok edilirken sesi çıkmayanların, ülkemizin menfaati için yürütülen bir faaliyette ortalığı ayağa kaldırması hiç iyiniyetli gelmiyor bana. Beyler buradan iktidar çıkmaz. Çıkmadı da zamanında. Türkiyemizin ayakları üzerinde durması için elzem olan adımlar atılmaya başlandığında mutlaka bir yerlerden düğmeye basılıyor. Ya bilim insanlarımız uçak kazalarında ölüyor, ya genç mühendislerimiz (Aselsan ve Tübitak bünyesinde çalışan mühendislerimiz gibi) intihar ediyor, öldürülüyor ya da gezi gibi 15 temmuz gibi ve bu gün yaşadığımız süreç gibi süreçler yaşanıyor.
Ama aklıma başka şeyler de gelmiyor değil. Ne demişti kaçak Mehmet Ali Alabora “mesele ağaç meselesi değil, sen hala anlamadın mı?”
Kalın sağlıcakla.