Samsunhabertv Genel Yayın Yönetmeni Osman Kara yazdı
Yine şiirden yine sevdadan bahseden bir yazı yazmak istiyordum. Olaylar beni “Nah Alırsın” başlığını atmaya sürükledi.
Ne hazin bir kader bu Allah’ım. Neyi yazmaya niyet neyi yazmaya mahkûmiyet.
Bereket Türkan Abla, Türkan Hacaloğlu Hocam yetişti imdadıma.
Türkan Abla güzel bir yorum yapmıştı bu günkü yazıma; artık günümüz gençlerinin ya hiç bilmediği ya da pek azının bildiği o muhteşem marşları hatırlatmıştı.
Onları yazacaktım. “Çırpınırdı Karadeniz” marşıyla başlayıp “Akdeniz” marşıyla devam edecektim.
Çırpınırdı Karadeniz hala az da olsa söylenir ama yıllar var ki ben bile o “Akdeniz” marşını hatırlamaz olmuştum; Türkan Abla hatırlamasaydı unutmaya da devam edecektim.
Vazgeçtim “Nah Alırsın” argosunu yazmaktan, vazgeçtim bu şanlı orduda orgeneral rütbesine ulaşmış bir bakanın o kutsal mabette -müsteşarlık makamına ulaşmış- bir başka vekile argoyla hitap etmesini yazmaktan. Vazgeçtim. Onlar o üsluptan vazgeçmeseler de ben o üslubu yazmaktan vazgeçtim.
Semih Rıfat’ın o muhteşem “Akdeniz” şiirinin tamamını paylaşacağım sizlerle.
“Yaslı gittim şen geldim/Aç koynunu ben geldim/ Bana bir yudum su ver/ Çok uzak yoldan geldim
Yürü ey şanlı gazi/ Kılıcı kanlı gazi/ Meriç seni bekliyor/ Büyük ünvanlı gazi
Korkma açıl şen yurdum/ Dağlarına ordu kurdum/ Açık denizlerine / Süngümle kilit vurdum
Rüzgârlardan atım var/ Şimşekten kanadım var/ Göğsümde al yazılı/ Gazilik beratım var
Rüzgâr bana at oldu/ Şimşekler kanat oldu / Eğilin gökler dedim/ Bulutlar kat kat oldu
Irmaklar gibi taştım/ Yalçın kayalar aştım/ Hakka şükürler olsun/ Geldim sana ulaştım
Varsın yansın ocağım/ Kurtuldu al sancağım/ Bayrağımın altında/ Ben hür yaşayacağım
Deniz deniz Akdeniz/ Suları berrak deniz/ Karşıda yar ağlıyor/ Bırak gideyim deniz
Açıldı kale yolu/ Göründü Gelibolu/ Bırak beni gideyim/ Orası yasla dolu”
Yasla dolu beldeler, bizim beldeler ve umutla bekleyen bizim insanlar.
Kim bilir ne zaman ve nasıl? Ama mutlaka.
“Yaklaştıkça uzaklaşan hedeftir” Kızılelma.
Ayasofya Kızılelma’sı, Niş Kızılelma’sı, Budin Kızılelma’sı. Beç Kızılelma’sı… Ah Beç Kızılelma’sı ah… Deremedik, devşiremedik.
Derebilseydik, devşirebilseydik bir sonrası Rim Papa Kızılelma’sıydı…
Gençler bilmez, açıklayalım; Budin Budapeşte, Beç Viyana, Rim Papa da Roma demekti, biz bir zamanlar oralara Budin, Beç, Rim Papa derdik.
Kızılelma yaklaştıkça uzaklaşan ama hep var olan ve olması gereken büyük sevda…
Türkan Abla’ya tekrar tekrar teşekkürler beni o pespaye tartışmaya girmekten kurtardığı ve bir hayale yeniden sevdalandırdığı için.