Suriyeli Müslümanlardan söz etmiyoruz.
Hıristiyan bir ülkenin Hıristiyan bir Kralından söz ediyoruz.
Bu kişi İsveç Arslanı Kral On İkinci Charlestir. Osmanlı bu adamı Demirbaş Şarl olarak adlandırmıştır.
Demirbaş Şarl, daha yirmi bir yaşlarında iken Rus Çarı Petro’ya kafayı takmıştı. 1700 yılında yaptıkları Narva savaşı’’nda Demirbaş kazanmasına rağmen Çar yılmadı. 1703’de yapılan ikinci bir savaşta ise ağır kış şartlarının basması sonucu Demirbaş Şarl kaybetti.
1709 yılında Demirbaş Şarl ile Rus Çar’ı yine karşı karşıya geldi. Demirbaş bu savaşta Rus Çar’ına, “ Bu sefer ya Sen, ya Ben “ DİYEREK REST ÇEKMİŞTİ.
Demirbaş Şarl bu savaşta, kendisinden dört kat daha fazla olan Rus ordularına yenilmiş ve ordusuyla Osmanlı’nın egemenliğinde olan Bender kalesine sığınmıştı.
Kale koruyucusu İsveç Kralı Şarl’a çok ağır şartlar karşısında iltica hakkını verdi. Ancak Kral durumu İstanbul’a bildirdi. Gelen emirde;
“…Mülteci İsveç Kralı’nın bütün ihtiyaçlarının temini, kendisine ve maiyetindeklere saygı gösterilmesi, her türlü arzularının sağlanması, Bender Kalesi muhafızı Abdurrahman Paşa’nın derhal tevkif edilmesi, tahkikat yapılması, alınan esirlerin sahiplerine geri verilmesi” kesin şekilde bildiriliyordu.
Demirbaş Şarl’ın Padişah’a yazdığı mektupta Benderli Kalesi muhafızı Abdurrahman Paşa’nın affedilmesini isteyerek şu uyarı ile mektubunu bitirmiş oluyordu:
“ Müşterek düşmanımızın ilk fırsatta yüzündeki sahte maskeyi atarak gaddar dişlerini göstereceğinden zat-ı şahaneleri emin olmalıdır.”
Nitekim de öyle oldu.
Rusya, kısa zaman sonra İsveç Kralının iade edilmesini isteyecektir.
Osmanlı Padişahı Rus elçisine, “ kendilerinin sonuna kadar sulh yanlısı olduklarını, ancak İsveç Kralını kendisi arzu edinceye kadar memleketten çıkarmayı, DEVLETİN ŞAN VE ŞEREFİNE UYGUN BULMADIĞINI” ifade etti.
Divan-ı Hümayun toplandı ve Rus teklifleri reddedildi. Ve daha sonra bu yüzden de 1711 yılındaki Rusya ile Prut savaşını yapmak zorunda kalacağız.
Evet, bütün bunlar bir Hıristiyan devlet ve topluluk için. Ama biz, Müslüman Suriyelilere katlanamıyoruz.
Selam ve dua ile…