Nihayet 24 Temmuz 2020 tarihinde hasret bitecek ve Fatih’in lanetinden kurtulacağız.
Ayasofya’nın cami kimliğinden tecrit edilmesi İstanbul’un fethine, Fatih’ine ve vakıflar hukukuna karşı yapılmış bir yanlış ve saygısızlıktı. Bu saygısızlık ve yanlış Devlet Başkanımız Sayın Erdoğan tarafından düzeltilmiştir.
Burada bir tarafta devletin aklı, diğer tarafta da milletin heyecanı söz konusuydu. İkisi birleştirildi ve istenen hedefe ulaşıldı.
Rabbim; emeği geçenlerden razı olsun.
Ayasofya Camii 567 yıldan beri korunduğu gibi bundan böyle de korunacaktır. Ayasofya Camiine Müslümanların katkıları Hıristiyanlarınkinden az değildir. Bizler Batılılar gibi yok etmiyoruz, aksine yaşatıyoruz.
Bundan önceki yazımızda şnları dile getirmiştik:
“Ayasofya bizim kara sevdamız…Fatih’in nesli oluşumuzun kimlik belgesi…
Gençliğimizde Fetih Marşı, olmazsa olmazlarımızdandı. Namazda okuduğumuz Fatiha gibiydi. “ BİZ, BİZ;FATİH’İN NESLİYİZ!” başat sloganımızdı. Rabbim! O ne heyecan ve ne ruhtu?
Günler haftalar, aylar yıllar oldu.
Kimileri bu yolda öldü, kimileri de savruldu. Ölmeyenler ve de savrulmayanlar da oldu bu cihanda. Sevdalarına kavuşma umudu ve özlemiyle yaşadılar. Bir Bakanlar Kurulu Kararıyla Ayasofya’ya vurulmuş zincirlerin bir başka Bakanlar Kurulu Kararıyla kırılabilecek günü gözlediler.
…Ayasofya, fethin sembolüdür. Ama aynı zamanda da Ortodoks Mezhebinin tarihi ve manevi sembollerindendir.
Haçlı ruhunu diriltip Türkiye ve İslam düşmanlığını alevlendirmek için tüm Hıristiyanlık dünyası için bir malzeme olarak kullanılabilir. Bu konu Yunanistan ve Rusya tarafından sahiplenilerek, başta Amerika , Rusya ve Balkan devletleri olmak üzere Türkiye’nin aleyhine kışkırtılacaklardır.
Hatta bu işi daha ileri götürerek ajanlarıyla Avrupa, Amerika ve Balkanlarda ihya edilmiş camilere sabotajlar düzenleyebileceklerdir. ..”
Fethin ve Fatih’in sembolü Ayasofya’yı aslına döndürdük.
Şimdi sıra, bu işin asıl kaynağı olan ADALET devletini yine milletçe inşa etmeye gelmiştir.
Selam ve dua ile…