Üzerinden dört yıl geçmiştir 15 Temmuz’un…
Gün gelip geçmez ki, herhangi bir politikacı ondan söz etmiş olmasın.
Politikacılar seçmenlerini artırmak , anneler yüreklerindeki yangınlarını, gönüllerindeki ahları dile getirmek, aziz milletimiz de bu ibretlik olayın bir daha tekrarlanmaması duası için 15 Temmuz’u yad ederler.
Sayıları yüzlerle ve binlerle ifade edilen şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranlarımızla anıyoruz.
Ancak şehit yakınları ile gazilerimizin bizzat kendileri ve çocukları minnet ve şükran yemiyor, içmiyorlar. Bunları onurlandırmak olduğu kadar her türlü ihtiyaçlarını görmek de önemlidir.
Bir ülkenin şehit yakınlarının ve gazilerinin haklarını elde etmeleri için meydanlarda eylem yapmaları hoş bir manzara değildir. Şehidin ve gazinin itibarlarının muhatabı kaldırım taşları olmamalıdır.
15 Temmuz ve benzeri diğer operasyonlarda şehitlik ve gazilik mertebelerine kavuşmuş bütün vatandaşlarımıza aynı gözle bakmak gerekir.
15 Temmuz, tarihimizde istisna günlerimizden bir gündür.
Cumhuriyet ilan edildiğinden beri milletimiz ilk defa aktif olarak iradesine sahip çıkmıştır.
1938 Cumhurbaşkanlığı seçimi, 1960, 63, 71, 80, 97, 27 Nisan gibi muhtıra ve isyanlarda halk bu şekilde aktif hareket etmemiştir. 15 Temmuz’da gördük ki, millet, “hayır derse ve diyebildi de” ihtilal olmaz ve olamaz da. Olmamış tır da…
15 Temmuz bu açıdan ele alınmalı; psikolojik ve sosyolojik bağlamları değerlendirilmelidir. 15 Temmuz ruhunu inşa eden bu temeller üzerinde gerekli inşalar yapılmalıdır. Bu konuda gerekli inşa hareketlerini sevk ve idare etmesi gereken partilerin başında AK PARTİ gelmektedir. Oysa 15 Temmuz’un kurucu ögelerinden en az yararlanan parti AK PARTİ olmuştur.
Kurucu değerler yerine eleştirel politikalarla hareket ederek gençlerini yalnızlaştırmışlardır. Hatta muhalefetin ısrarlı politikaları ile nerede ise 15 Temmuz’un enkazı altında kalacaktır. Palyatif sloganlar kısa vadede ferahlama sağlayabilir ama, uzun vadede asla.
AK PARTİ, bu noktada yeniden kendisini sorgulamalıdır. Alternatifsizliğini ve Türkiye’nin partisi olma özelliğini koruyabilmesi için yeniden kendisini sorgulamalıdır.
15 Temmuz, Türkiye için olduğu kadar, başta AK PARTİ olmak üzere tüm siyasi kurumlar ve cemaatler için de bir kırılma noktasıdır. Bu kara leke dini cemaatleri çok ama çok karalamış ve yaralamıştır. Hatta itibarsızlaştırmıştır.
Bu nedenledir ki, bütün kurumlar kendilerini yeniden dizayn etme gayretinde olmalıdırlar.
Bir kez daha şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi minnet ve şükranla anıyoruz. Rabbim, bu millete bir daha böyle günler yaşatmasın…Selam ve dua