“Mensupları, cephelerde ve cephe dışında hemen her yerde görev yaptılar. Görevlerini alırken hiçbir şey sormadılar, sadece “Emredersiniz Komutanım” deyip çıktılar. Rusya ve Kafkasya’da buzlar arasında donarken Mısır, Suudi Arabistan, Yemen, Irak çöllerinde sıcaktan yandılar, bir damla suya hasret kaldılar, Orta Asya Bozkırlarında, Endonezya ormanlarında kayboldular; bazen savaş meydanlarında, bazen zindanlarda, bazen darağaçlarında bazen kurşun yağmuru altında “Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe” diyerek çok sevdikleri vatanlarından gayrı her şeylerini feda edip görev yaptılar, şehadet şerbetini acılığına aldırmadan dolu dolu içtiler. Kollarını verdiler, bacaklarını verdiler, fakat “ser verip sır vermediler”. Bunlar “önce vatan” diyebilen neslin kahramanları olarak tarihe mal oldular. Çoğunun adını bile bilmiyoruz, mezarlarını, kefensiz gömüldüklerini, Vatan-Turan dedikleri bir ülkünün peşinde koşarak en güzel yıllarını ülküleri için harcadıklarını anlamıyoruz.”
Bu cümlelerle anlatıyor “Onlar”ı Hüseyin Adıgüzel Hoca.
“Onlar” kim mi?
“Onlar” Milli İstihbarat Teşkilatı’nın(MİT) öncüleri, “Onlar” Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucuları, yöneticileri ve inanmışları, “Onlar” bu vatanın sevdalıları ve kutsal davanın kimisi aziz şehidi kimisi de şanlı gazisi.
Ne yazık ki büyük çoğunluğumuz bu kahramanları ya hiç bilmiyoruz ya da yanlış biliyoruz. Hüseyin Adıgüzel Hoca’nın dile getirdiği gibi “Cesuruna deli, kolu olmayanına çolak, ayağı olmayanına topal” diyoruz, aklıma hemen Deli Halit Paşa, Topal Osman Ağa ve Çolak İbrahim Bey geliyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Bir kısmımız bununla da yetinmiyor, “vatanı için, devleti için, milleti için fedakarlığın en büyüğünü yapanlara yalan yanlış bilgilerle ve birilerin ağzıyla “katiller sürüsü, teröristler, caniler” diyor, diyebiliyoruz.
Batıda hele de ABD’de yaşamış olsalardı haklarında onlarca belki de yüzlerce roman yazılır, film yapılırdı. Heyhat, Türk aydını ve Türk sanatkarının kendi değerlerini anlamak ve anlatmak gibi bir gayreti yok.
“Onlar”ı uzun yıllar ne anlatan oldu ne de yeterince bilen. Son zamanlarda az da olsa hem akademik araştırmalar hem de yayınlar görülmeye başladı. Hüseyin Adıgüzel’in Bilge Oğuz yayınlarında çıkan “Teşkilatı Mahsusa” kitabı bu yolda önemli bir kilometre taşı. Okunması yararlı olacak bir eser, herkese hararetle tavsiye ederim.