Millet olarak zor günlerden geçiyoruz. Sadece sağlıkta, sadece ekonomide değil, eğitimden dış politikaya değişik alanlarda giderek artan ve korkarım ki artacak olan zorluklarla karşı karşıyayız.
Korkmalı mıyız, pes mi etmeliyiz? Ne münasebet; tam tersine zorlukların ve tehlikelerin üstüne üstüne gitmeliyiz. Ama bu üslupla, bu tavırla değil, milleti düşman kutuplara bölerek değil, tam tersine birlik ve beraberlikle, el ele, omuz omuza, tek bayrak altında çarpan tek bir yürek halinde.
Zorluklar büyük mü büyük ama aşılmaz değil, bu millet nice zorlukların üstenden aşarak geliyor tarihin ilk günlerinden bu günlere. Ve ezelden başlayan kutlu yolculuğu hiç durmadan ebede kadar sürecektir, buna benim imanım tam, buna tarih şahit ve o tarih bundan sonra da şahit olmaya devam edecek.
Buna inanmak ve iman etmek için 30 Ekim 1918 ve sonrasındaki o karanlık günleri hatırlamak yeter de artar. “İstiklâl ve cumhuriyetimize kast eden düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olmuşlar. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmişti... Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüştü.”
Buna rağmen bu millet teslim olmadı, korkmadı, yılmadı ve zafere ulaştı. Yine ulaşırız şüphem yok ama milletin yarısının diğer yarısına neredeyse tam bir toptancılıkla hain damgasını vurmaktan perva etmediği bu üslupla bu tavırla değil.
Amasya genelgesini hatırlamak yeter üslubun nasıl olması gerektiğini anlamak için. Şu veya bu zümre, şu veya bu inanış, şu veya bu parti, şu veya bu şahıs değil “millet” vurgulanır o genelgede. “Vatanın bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir” tespitinden sonra kurtuluşun yolu da "Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" diyerek gösteriliyordu.
Temel ve değişmez kimliğimiz olan “Türk milletine mensubiyet” dururken parti ya da hizip kimliğiyle hele de bizim coğrafyamızdaki sorunların aşılması kolay değildir. Büyük ya da Genişletilmiş Ortadoğu projesi kimi yerde kanla kimi yerde hile ve tuzaklarla yavaş yavaş hayata geçiriliyor. Bazılarının liderliğine soyunmak gibi bir hayale kapıldıkları İslam âlemi kanlar içinde. Müslümanlar birbirleriyle vuruşuyor, devletler çatırdıyor ve yeni kukla devletlerin/devletçiklerin temelleri atılıyor.
Sorunlar ve tehlikeler büyük ama başta da ifade ettiğimiz gibi aşılmaz değil; siyasetin ayrılığı yerine milletin birliği ve dirliği etrafında kenetlenirsek aşarız tüm zorlukları. Öncelikle bu üslubu bırakmamız, birbirimizi düşman görmekten vaz geçmemiz gerekmektedir. Yakalardaki rozetler hangi partiyi gösterirse göstersin ortak kimliğimiz Türklüktür, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlığıdır.
Dün başardık bugün niye başarmayalım ki…