Gündem o kadar yüklü ve önemli ki, bazen yazacağımız konularla ilgili karar vermede zorlanıyoruz.
Evet, neyi yazalım?
Giresun ve Rize sel felaketlerini mi?
Bu felaketlerin nedenlerini araştırmadan yorumlayalım mı?
Yoksa ölenlere rahmet, yaralananlara şifa dileyerek geçiştirelim mi?
Bir de buraları afet bölgesi ilan ederek vatandaşların acılarını dindirmeye çalışalım mı?
Evet, ölenlere rahmet, yaralılara şifalar, geride kalanlara da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bir de Sayın Bakanımızın ifadesiyle buraları afet bölgesi ilan ediyoruz.
Yine hükümetten bekleyeceğiz. Sorumluluğu belediyelere yükleyerek dere yataklarında ev yapanlara hiçbir şey söylemeyeceğiz.
Peki, bu felaketlerle ilgili halkı bilgilendirme görevini üstlenmiş TV kanallarına ne demeli?
Karadenizli Temel’in ve Dursun’un yalnız kendi ezanlarını dinlemesi gibi haber sunmanın güvenirliğini hiç sorgulamayacak mıyız?
Bu kanalların arkasında duran siyasilere bu ülkeyi nasıl teslim edeceğimizi düşünmeyecek miyiz?
Başka bir konuya geçelim mi?
Sayın Devlet Başkanımızın doğalgaz müjdesine ne dersiniz?
Gaz rezervinin karşısına maliyeti ve uzun yılları koyabilirsiniz ama, bunu kıskanarak adeta “dağ fare doğurdu” ya indirgemeniz doğru mu? Sevinmeniz gerekmez mi?
Özellikle bazı basılı ve görsel medyada aleyhte kampanya yürütmek zorunda mısınız? Bu gaz işletilemezse bile denizimizin altında bir definemiz olamaz mı? Bugün olmazsa yarın ulaşamayız mı?
Birinci Dünya Savaşı sırasında Batılılar bunu hesaplamamışlar mıdır? O kadarda mı ufkun yoktur. Sayın Devlet Başkanının şahsında ülkeye bu kadar düşmanlık doğru mudur?
Ve daha nice konular vs. vs.
Selam ve dua ile…