PANDEMİden dolayı 30 Ağustos kutlamaları için alınmış bazı kararları bahane ederek bazıları bir taraftan Müslümanlara saldırı fırsatını bulurken diğer taraftan da 26 Ağustos 1071 Zaferinin yıldönümünü es geçmişlerdir.
Amaçları bellidir:
Tutunacak dalları kalmayınca Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü istismar ederek ve de hayali düşman üreterek varlıklarını hissettirerek varlıklarını sürdürmektir.
Ülke nüfusunun % 98’inin Müslüman olduğunu söylüyoruz.
30 Ağustos zaferini kazanan asker ve subayların hepsi Müslüman olup Osmanlı subaylarıydı.
Sadece subay ve askerler mi?
Hayır, o günün Büyük Millet Meclisi’nde de hiçbir gayri müslim yoktu.
Sadece bunlar mı?
Büyük Taarruz öncesi hazırlıklarda Tekalif-i Milliye’nin emirlerini yerine getirenler de Müslümanlardı.
Her idari bölgede kurulmuş bulunan Tekalif-i Milliye komisyonlarının başında ya bir müftü yada bir imam bulunmaktaydı.
Meclis’te, “Hocaları da askere alarak cephelerde moral takviyesi yapsınlar” denildiğinde Mustafa Kemal Atatürk, Komisyonları kast ederek, “Hayır, hocalarımızın cephe gerisindeki görevi cepheden daha önemlidir” cevabını vermişlerdir.
30 Ağustos, “ Allah Allah” diyerek silahını ateşleyen, kılıcını kuşanan ve süngüsünü takanlarındır.
Bu savaşın gazileri de şehitleri de artık yaşamıyor.
Bunlar bizlerden ne bekliyorlar?
O şehit ve gazilerimiz Müslüman oldukları için bu soruyu Müslümanca cevaplandıracağız:
Önce, kanları ve canlarıyla kurtarıp emanet ettikleri bu güzel vatanımızı korumak, sonra da onlara dua yapmaktır.
Bu anlamda 26 Ağustos ne ise 30 Ağustos da odur.
Daha önce de yazdığımız gibi 26 Ağustos da 30 Ağustos gibi Milli Bayram ilan edilmelidir. Aksi halde bütün Milli Bayramlar eksik olarak kutlanmış olacaklardır.
Aziz şehit ve gazilerimizin ruhları için birer Fatiha dileklerimle…