Adaştılar, ikisinin de adı Cengiz’di, ikisi de Türk’tü ve ikisi de çok büyüktü, doğdukları topraklar Türk vatanıydı ama birisi batıda birisi kuzeydeydi, duygu, tarih ve kan olarak yakın ama mesafe olarak uzaktılar. Birisi Kırgız Türk’ü öteki Kırım Türk’üydü.
İşgal yıllarında dünyaya geldiler, birisi vatanının özgürlüğe kavuştuğunu görme mutluluğuna erişti, diğeri uzun yıllar hasret yaşadığı vatanının özgürlüğünü göremeden gurbet illerde hayata gözlerini yumdu. O çilelerin bağrında doğmuştu, çilelerin içinde yaşadı, savaştı, esir düştü, vatansız kaldı ve bu dünyadan ayrıldı.
Ben önce Kırım Türk’ü Cengiz Dağcı’yı tanıdım birbirinden güzel, birbirinden muhteşem romanlarıyla. Korkunç Yıllar ilk okuduğum romanıydı, adeta çarpıldım, sonra ardı ardına geldi Onlar da İnsandı, O Topraklar Bizimdi, Ölüm ve Korku Günleri, Badem Dalına Asılı Bebekler, Genç Timuçin, Yansılar ve diğerleri… Özellikle de Yansıların içindeki “Yurdunu Kaybeden Adamın Zamansız Çilesi.” Stalin sürgünü bir Kırım Türk’ünün yıllar sonra Kırım’a dönüş kavgası, sevinci, hüznü nasıl da yakalamıştı beni yüreğimden. Film yapmak istemiştim ama olmamıştı, olamamıştı ne yazık ki; Yeşilçam’ın kendi meselelerimize ilgisizliği bir kez daha kanatmıştı yüreğimi.
Cengiz Dağcı’yı erken okumuştum diğer büyük Türk’ü Cengiz Aytmatov’u okumakta ve tanımakta ise çok geç kalmıştım. Yazık ki hem de ne yazık. İlk okuduğum romanı Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek, beni asıl çarpan, ona hayran bırakansa Dişi Kurdun Rüyaları oldu ve sonrası ardı ardına geldi: Beyaz Gemi, Gün Olur Asra Bedel, Sultan Murat, Kızılelma, Yüzyüze, Elveda Gülsarı, Cengiz Han’a Küsen Bulut ve diğerleri ve hele de Cengiz Han’a Küsen Bulut…
Kırım Türk’ü Cengiz Dağcı’yı şahsen tanıma şansım olmamıştı ama Kırgız Türk’ü Cengiz Aytmatov’u görme ve dinleme şansına eriştim. 1998 ve ya 99 yılları, Ankara’dayım, Aytmatov’un Kırıkkale Üniversitesine geleceğini duydum, kaçırır mıyım böyle bir fırsatı, hemen bıraktım işi gücü, ver elini Kırıkkale… Eserlerine hayran olduğum dev kalemin sadece dev yürekli değil, aynı zamanda dev cüsseli sahibini büyük bir hayranlık ve mutlulukla dinledim.
Konu değişecek belki ama ben Türk Dünyası’nın kahramanlarından Fazıl Küçük, Rauf Denktaş, İsa Yusuf Alptekin, Bahtiyar Vahapzade ve Dr. Sadık Ahmet’i tanıma şansına da kavuşmuş birisiyim.
Şimdi yorgun ve üzgün gönlüm cümlesinin aziz hatıralarıyla teselli bulmakta…
Onlar ve diğerleri nurlar içinde yatsın…