İslam Coğrafyasında yaşayan Müslümanlar insan kaynağı, refah, kalkınma ve teknoloji yönünden dünya coğrafyaları içinde alt sıralarda yer almaktadır.
Ayrıca yüzyılımızda Müslümanlar, sosyal ve psikolojik yönden tarihin hiç tanıklık yapmadığı bir şekilde aşağılanmaktadırlar.
Müslümanlar, özellikle Birinci Dünya Savaşındaki yenilgilerinden sonra uğradıkları büyük etnik ve dini soykırım yüz yıl boyu devam etmektedir. Kitleler halinde katledilen Müslümanların ellerinden toprakları alınmış, yeraltı ve yerüstü servetleri yağmalanarak sömürülmüş ve sömürgeleştirilmişlerdir.
Misyonerlerin fikri ve fiili tecavüzü ile bazen zorla ve bazen de rüşvet ve aldatma yoluyla Müslümanların dinlerini değiştirmişler yada çeşitli oyun ve entrikalarla dinlerini hayatlarının dışına iterek adeta Hıristiyanlaştırılmışlar / Protestanlaştırılmışlardır.
Müslümanların yağmalanmış toprak ve servetleri üzerinde kurulmuş resmi ve özel okullarda uygulanan eğitim programlarıyla İslam’dan uzak Batılılaşmış bir nesil meydana getirilmiştir. Bu öyle bir nesil ki, dedesiyle, ninesiyle, anne ve babasıyla savaşan bir nesil. Evleri adeta savaş alanına çevirmiştir.
Şair merhum Necip Fazıl’ın ifadesiyle;
“İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe!
Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe?
Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem!
Üst kat: Elinde tesbih, ağlıyor babaannem,
Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları,
Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları.
Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim;
Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim!
Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş!
Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş...
Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım!
Mukaddes emanetin dönmez dâvacısıyım!
Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana;
Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.
Zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde?
Bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde!
Yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak!
Bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak;
Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal.
Mavalları bastırdı devrim isimli masal.
Yeni çirkine mahkûm, eskisi güzellerin;
Allah kuluna hâkim, kulları heykellerin!
Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta;
Lafını çok dinledik, şimdi iş inkılâpta!
Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni!
Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!
Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak!
Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?”
Devam dileğiyle selam…