Aslında tartışılacak çok fazla bir şey yok, konu Milli Mücadele ise ve eğer Milli Mücadele’ye taraftarlık veya karşıtlık ise her şey ayan beyan ortada.
Tarihi doğru değerlendirmek için olayları çarpıtmadan ve başka mecralara çekmeden kendi ekseninde tartışmak gerek.
İskilipli Mehmet Atıf’ı tek başına ele almak yetmez, Cemiyet-i Müderrisin ve onun devamı ya da yavrusu Teali-i İslam’ı ve Milli Mücadele karşıtlıklarını anlamak için Tokatlı Mustafa Sabri’yi de ele almak gerekir.
Her iki isim zafere kadar ayrılmaz ikilidir, zaferden sonra Mustafa Sabri yurt dışına kaçacak, karşıtlığına, ne karşıtlığı, düpedüz düşmanlığına oralarda da devam edecek ve en sonunda Türklükten istifa zilletine düşecektir.
Cemiyet-i Müderrisinin birinci başkanı Mustafa Sabri Efendi, ikinci başkanı da Mehmet Atıf yani İskilipli Atıf Efendidir. Mustafa Sabri Damat Ferit Paşa hükümetinde şeyhülislamlık makamına geçince Teali-i İslam Cemiyeti’nde görev almadığı için başkanlığı İskilipli Atıf üstlenir.
Teali-i İslam Cemiyeti’nin iki beyannamesi Yunan uçaklarıyla Batı Anadolu’daki köylere, kasabalara, ilçelere havadan atılır, karadan da İngilizler ve İstanbul Hükümetinin adam ve ajanlarınca bütün yurda taşınır.
Bu beyannameye gelmeden önce başka beyannameler ve daha acısı din adına verilmiş bir de kepaze fetva var, Dürrizade Esseyit Abdullah Efendi fetvası. Yazan, ağır basan kanaate göre İskilipli Atıf Efendi’nin yol arkadaşı, yol başı Mustafa Sabri’dir. Vatanseverlik adına da, Müslümanlık adına da, insanlık adına da kepaze bir fetvadır. Zamanın şeyhülislamı Haydarizade İbrahim Efendi imzalamaz o ihanet fetvasını, azledilir. Damat Ferit sonunda Dürrizade Esseyit Abdullah’ı getirir fetva makamının başına ve o tereddütsüz imzalar.
Yüz karası ve ihanet belgesi o fetvada “vatanın savunulması için yola çıkan Kuva-yı Milliyeciler asi ve hain ilan edilirler, katledilmelerinin, gerekirse kitle halinde öldürülmelerinin farz olduğu, onlarla savaşan asker ve ahalinin ölürse şehit kalırsa gazi olacağı” bildirilir.
İstanbul’da Mustafa Sabriler, Dürrizadeler varsa Ankara’da da Börekçizade Mehmet Rıfat Hoca Efendiler vardır. Dürrizade fetvası 11 Nisan 1920’de yayınlanır, Ankara Müftüsü Mehmet Rıfat Efendi Milli Mücadele’yi destekleyen karşı fetvayı, Cihat Fetvasını 14 Nisan 1919’da kaleme alır. İstanbul fetvasını 50 küsur insan imzalamıştır, Ankara fetvasının altına 143 müftü mühür basar.
Bu fetva Anadolu’da coşkuyla, İstanbul’da endişeyle karşılanır, Mehmet Rıfat Efendi önce görevden alınır daha sonra idama mahkûm edilir, birçok müftü hakkında soruşturma açılır ve bazıları azledilir.
İstanbul’daki Damat Ferit Paşa Hükümet’i endişelidir, Dürrizade fetvasına destekler arar ve Teali-i İslam Cemiyet’in o ihanet bildirileri ortaya çıkar. İki bildiridir söz konusu olan ve düşmanlar tarafından Anadolu’da dağıtılan. O bildirileri yazan ya da yazdıran da Mustafa Sabri Efendidir. Bu tartışılmaz. Tartışılan İskilipli Atıf’ın rolüdür. Onu ve Teali-i İslam’ın diğer ihanetlerini de yarın tartışacağız. Ancak o iki bildirinin ilkinden kısa bir alıntıyla noktalayacağım bu bölümü:
“Kendinize ne hakla, ne yüzle, ne utanmazlıkla Kuva-yı Milliye namını veriyorsunuz? Milleti öldürerek, mahvederek hukuk-u milleti müdafaa edeceksiniz öyle mi? Utanmaz hainler, artık yetişir, yakamızı bırakın: Cenab-ı Hakk’ın gazabı ve laneti sizin üzerinize olsun!”
(Devam edecek.)