Bundan önceki iki bölümde Milli Mücadele karşıtlığı, İngiliz işbirlikçiliği unutturularak ya da unutturulmak maksatlı son günlerde yeniden sahneye sürülen İskilipli Mehmet Atıf Efendi’yi yazmıştım. Onun yol arkadaşı daha doğrusu rehberi Tokatlı Mustafa Sabri Efendi’yi de bugüne bırakmıştım.
Tokat’ta dünyaya geldi, medrese eğitimi aldı, müderris oldu. İlminden çok ihanetiyle tanınır. Milli Mücadele karşıtı tüm faaliyetlerin içinde yer aldı. İhanet belgesi bildiriler, fetvalar yazdı, yazdırdı, kimini kendi imzaladı, kimini başkalarına imzalattı.
Milli Mücadelecileri “asi ve halife düşmanı, din düşmanı ilan eden ve öldürülmelerine cevaz veren, Milli Mücadele mensuplarını öldürenlerin cennet gideceğini, onlarla savaşırken ölenlerin şehit yaralananların gazi olacağını” ilan eden Şeyhülislam Dürrizade Abdullah fetvası onun kaleminden çıkmadır.
Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarını idama mahkûm eden mahkeme kararlarının şeriata uygunluğunu söyleyen o, onaylayan padişah 6. Mehmet Vahdettin’dir. Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey hakkında verilen idam kararını imzalamadan önce de Sultan Vahdettin şeyhülislamlık fetvası ister Mustafa Sabri Efendi de duraksamadan verir.
22 Temmuz 1920’de Yıldız Sarayı’nda toplanan Saltanat Şurası’nda Sevr anlaşmasının imzalanmasını hararetle savunan da aynı şahıstır. Ankara fetvasını veren Börekçizade Mehmet Rıfat Hoca Efendi’yi önce alelacele görevden alan sonra da idama mahkûm edilmesini sağlayan da odur. Diğer birçok müftüyü de soruşturmuş ve bazılarını da görevden almıştır. Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi (Müftüler), Isparta Müftüsü Hüseyin Hüsnü (Özdamar), Uşak Müftüsü Ali Rıza (Bodur), Burhaniye Müftüsü Mehmet (Tarhan), Antalya Müftüsü Ahmet Hamdi ve Sinop Müftüsü İbrahim Hilmi Efendiler onlardan bazılarıdır. O Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi ki, daha 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’e çıkmasından altı saat sonra Cihat-ı Mukaddes ilan eden müftüdür.
Sevr Antlaşması'nın imzalandığı günün gecesi ailesiyle oturduğu evinde eşi Ulviye Hanım'ın ağlayarak, “Sen Allah'tan korkmadın mı? Peygamber'den utanmadın mı? İzmir'in Yunanlılara verilmesine nasıl razı oldun? İstifa edeydin de imza etmeseydin” diye çıkıştığı pek meşhurdur. Eşinin “İzmir’in Yunanlılara verilmesine nasıl razı oldun? İstifa etseydin de imza etmeseydin” dediği insanın adının tepkiler üzerine kaldırılsa da bundan birkaç yıl önce memleketinde bir okula verilmesi kadar yürek yaralayıcı ne olabilir?
Mustafa Sabri Efendi zaferden sonra ailesini de yanına alarak alelacele yurt dışına Yunanistan’ın Gümülcine kentine kaçar. Bir müddet sonra da Osmanlı haini Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’in davetiyle Mekke’ye gider, barınamaz, Mısır’a geçer, orada da barınamaz, üstelik oldukça horlanır. Romanya’ya geçer orada da duramaz, tekrar ilk firar ettiği yere Gümülcine’ye gider. Burada oğlu İbrahim ile birlikte gazete çıkarır, Türkiye aleyhine yayınlar yapar ve sonunda bir şiirle Türklüğünden istifa eder! :
“Yalnız Müslüman ve insan
Olarak kalmak üzere, Türklükten,
Şeref ve izzetimle istifa
Ediyorum Allah'ın huzurunda!
Ben de ayniyle ret edip Türk’ü.
Attım üstümden en elim yükü
Tövbe yarabbi, tövbe Türklüğüme”
Ve bu ülkede hala birileri kalkacak, hem de Milli Mücadele kahramanlarının kurduğu bu devletin imkânlarıyla okuyan, yetişen ve makam sahibi olan o birileri bu Milli Mücadele karşıtlarını anacak, adlarını bu devletin kurumlarına verecek… İnsan biraz olsun utanmaz mı?
Kim hain kim kahraman? Kararı siz verin lütfen…
(SON)