Batıda harcıalem bir iş olan istifa bizde niye bu kadar zor, anlamak mümkün değil. Batıda sıradan bir olay. En ufak bir hatada, en ufak bir şaibede adamlar ya kendiliklerinden istifa ediyorlar ya da istifaya mecbur bırakılıyorlar. Makam ya da onur tercihi ile karşı karşıya kaldıklarında gözlerini kırpmadan makamlarını terk ediyorlar. Makam kaybediyorlar ama onurlarını koruyorlar.
Salgın döneminde Avrupa’dan Güney Amerika’ya birçok ülkede salgını iyi yönetemediği gerekçesiyle birçok sağlık bakanı ve bakan yardımcı istifa etti. Şarkta bırakın iyi yönetememeyi, gerçekleri gizlediği ortaya çıkanlar bile makamlarında büyük bir pişkinlikle oturmaya devam edebiliyorlar.
Şark dedim ama galiba İran’a haksızlık ettim. İran Sağlık Bakan Yardımcısı Rıza Melekzade, Sağlık Bakanı Said Nemeki’yi salgınını kötü yönetmek ve çok sayıda can kaybına neden olmakla suçlayarak istifa etmiş. Şark’taki istisna umarım genelleşmenin ilk adımı olur.
Aslında konuyu bir başka açıdan ele alacaktım, derdim sağlık camiası değil askerlikti. İspanyol Genelkurmay Başkanı Miguel Angel Villarroya, öncelik sırasında yer almamasına karşın koronavirüs aşısı yaptırması nedeniyle istifa etmiş. Bu istifa aklıma düşürdü bu yazıyı. Dünyanın en köklü, en şanlı ordusuna mensup olmanın gururunu taşıyan bir Türk evladı olarak bu satırları yazmaktan gerçekten çok üzgünüm.
Kolordu yönetmeyen bir general önü açıla açıla genelkurmay makamına kadar yükseliyor, ordular yönetiyor. Altı kaynıyor, bir mikrop kadro ordunun içine dal budak salıyor, damarlara kadar sızıyor ama onun ruhu duymuyor!
Bir komik ama bir o kadar da kanlı ve kahpe kalkışmanın haberi verildiği halde ciddi sayılabilecek hiçbir tedbir almıyor ya da aldırmıyor ve darbecilerin eline düşüyor, rehin alınıyor, boğazı sıkılıyor. Darbenin başarıya ulaşamamış olması üzerine serbest kalıyor ve boğazındaki morlukları kendisi gösteriyor.
Bu general artık sivil ama sık sık üniformasını sırtına geçiriyor ve harekât bölgelerinin gerisine gidiyor.
Ordunun zaferlerini o açıklıyor, kurban verilen şehitleri ve kahraman gazileri açıklamak ise valilere düşüyor.
Asker değilim ama askerlerin yorumlarını okuyorum, hemen hepsi Gara Operasyonunun bir “kurtarma operasyonu” olduğu ve yanlış uygulandığını söylüyor, yazıyor. O operasyon gerçekten bir kurtarma operasyonu ise lafı eğip bükmeden söyleyelim ki başarısız bir operasyondur.
Başarının zafer takını başına geçirecek olanlara düşen davranış başarısızlığın faturasını da tereddütsüz ödemektir. O fatura en hafifinden istifadır.
Bu ordu Reşat Çiğiltepe’nin ordusudur. O Reşat Çiğiltepe ki, Büyük Taarruzda alması gereken tepeyi söz verdiği zamanda alamadığı için intihar etmiştir. Ve O’nun silah arkadaşları, O’nun askerleri intiharından 15 dakika sonra o tepeyi Yunanlılardan almışlardır.