Sayın Kılıçdaroğlu’na, İstanbul Sözleşmesi’nin 12. Maddesinin 5. Fıkrası ile ilgili soru sormak istiyoruz:
“ Taraflar, kültür, örf ve adet, gelenek, din veya sözde “namus” un işbu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemi için mazeret oluşturmamasını sağlar.”
Burada “din ve namus” kavramlarının bizde oluşturduğu bazı değerler vardır. Bunlar geçersiz sayıldığı gibi, ayrıca şiddet unsuru olarak algılanmakta ve hükümetler bu değerlere savaş açmaları istenmektedir.
Örneğin; inancımızda/ değerlerimizde bir kadının yada erkeğin yabancı bir erkek veya kadınla gezip- tozmaları yada tek başlarına yemeğe çıkmaları doğru görülmez. Böyle bir teşebbüs hem kadını ve hem erkeği olumsuz etkiler. Eşlerden birinin diğerini engellemeye kalkması pekala şiddet kabul edilebilir.
Batı toplumlarında bu doğrudur. Ancak bizim toplumumuzda asla doğru değildir.
Sayın Kılıçdaroğlu okuyarak bu toplumun bir ferdi olarak cevap vermesini istiyoruz.
Sözleşme’nin 42. Maddesinin birinci fıkrasında;” Taraflar, iş bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eyleminin gerçekleşmesini müteakiben başlatılan cezai işlemlerde kültür, gelenek, din, görenek veya sözde “namus”un bu eylemlerin gerekçesi olarak kabul edilmemesini sağlamak üzere gereken hukuki ve diğer tedbirleri alır.” Denilmektedir.
Burada bir kez daha aziz milletimiz örf,adet, gelenek, din ve namus değerlerinden soyutlanmaya çalışılmaktadır. Şiddeti önlemenin yolu, insanlığı bu değerlerden soyutlayarak hayvanlaştırılmakta mı arayacağız?
Sözleşme’nin 43. Maddesinde ise, “Bu sözleşme uyarınca belirlenen suçlar, mağdur ile failin arasındaki ilişkinin niteliğine bakılmaksızın tatbik edilecektir” denilmektedir.
Burada, “ilişkinin niteliğine bakılmaksızın” işlem yapmak, metres yada homoseksüellik ilişkileri tercih edenle ailevi bütünlüğü korumaya çalışanlar aynı seviyede düşünülmektedir.
Sayın Kılıçdaroğlu bir de 48. İle 55. Maddenin, “ zorunlu alternatif uyuşmazlık çözüm süreçlerini yasaklamak üzere gerekli hukuki veya diğer tedbirleri alırile şikaytini veya ifadesini geri alsa bile işlemlerin devam edebilmesini sağlamak üzere gerekli hukuki veya diğer tedbirleri alır” ifadelerinin hukuk dilindeki yerine bir bakabilse.
“Arabuluculuk ve uzlaştırma dahil” hiçbir alternatif çözüm kabul edilmeyecektir. Böylelikle de aileyi yıkma adına aile büyükleri, akrabalar ve akil adamlar devre dışı bırakılmaktadır.
Bu Sözleşme insanlığın sahip olduğu örfe, adete, geleneğe, namusa ve dine dayalı ne kadar değerleri varsa hepsine karşı çıkmakta ve bunlardan soyutlanmış yeni bir insan -dikkat aile değil- modeli ortaya koymayı amaçlamaktadır. AK PARTİ’nin bütün olumlu hizmetleri bir yana, bu sözleşmeyi kabul etmesi bir yana!
Geç de olsa bu dinsiz, örfsüz, namussuz ve geleneksiz Sözleşme’yi reddetmesi bir erdemdir. O’nun attığını iki oy için muhalefetin tutması zor anlaşılır bir durum değildir. Hele bir kadın olarak Sayın Akşener’in sahip çıkmasını hiç anlayamıyoruz…Selam ile…