Bizim derdimiz Ermeni olan Ermenilerle değil, içimizdeki ve dışımızdaki Ermeni olmayan Ermenilerle. Dışımızdaki Ermeni olmayan Ermeniler, Ermenileri kendi siyasal ve emperyalist emelleri uğruna kullananlar, kısacası Türk olmayanlar ve Türk’ün büyük dünyasından kendilerine pay peşinde koşanlar.
Dün Türkiye’de yaşayan Ermenileri kullandılar, bugün diasporada yaşayanları kullanıyor ya da tam tersi diasporadakiler yaşadıkları ülkeleri kendi çıkarları uğruna kullanıyorlar; tıpkı ABD’de, Fransa’da olduğu gibi.
İçimizdeki Ermeni olmayan Ermeniler ise kimseyi kullanmıyorlar, kendilerini kullandırıyorlar. Hem de ekmeğini yediği, suyunu içtiği vatanına, kucağında büyüdüğü, okutulduğu ve adam yerine konulduğu milletine karşı. Kimisi basit çıkarların, kimisi etnik ezikliklerin, kimisi yabancılar tarafından verilen görevlerinin, kimisi de entelektüel/aydın gözükmenin üç on paralık cerbezesinin peşinde koştukları için sürükleniyorlar Türk’e düşmanlık girdabına.
Bazı gerçeklerin altını çizmek lazım: Birinci gerçek, bu yurdun Ermenilerin kadim yurdu olmadığı gerçeğidir. Ermeniler Anadolulu değillerdir, Anadolu’ya dışardan gelmişlerdir. İkinci gerçek, Türkler/ Turani kavimler Ermenilerden çok önce bu topraklarda yurt tutmuşlardır. Üçüncü gerçek ise, Türkler bu toprakları Ermenilerden değil, Doğu Roma İmparatorluğundan yani Bizans’tan almış ve ebedi vatan yapmışlardır.
Ermeniler tarihlerindeki en huzurlu ve en müreffeh dönemi Selçuklu ve Osmanlı Türklerinin hakimiyeti altında yaşamışlar, mal mülk, iş güç sahibi, bürokrat, bakan olmuşlardır. Osmanlı aydını Türklere “Etrak-ı bî idrak” yani “idraksiz Türk” derken Ermenilere “millet-i sadık” yani “sadık millet” payesini vermekten kaçınmamıştır. Sadakatin güçlü zamanlarda değil zor zamanlarda sınanacağından bihaber aydın tipi dün de bugün de bu topraklarda oldukça çoktur ne yazık ki!
24 Nisan 1915 birilerinin sandığı bizim de sanmamızı istediği gibi tehcir yani nakil kararının çıktığı bir tarih değildir. Adına ne derseniz deyiniz, ister tehcir, ister nakil, ister iskân deyiniz o kanun-u muvakkat” yani “geçici kanun” daha bir ay sonra 27 Mayıs 1915’de çıkacak ve ancak haziran ortalarında uygulanmaya başlanacak ve bir buçuk yıl sonra da yürürlükten kaldırılacaktır.
1915’de Osmanlı İmparatorluğunun yani Türk Devleti’nin aldığı tedbirler asla bir soykırım değildir. Sadece savaşta her ülkenin aldığı cephe gerisini sağlamlaştırma ve Ermeni çetelerinin ihanet ve katliamlarını engelleme tedbiridir. Osmanlı ve diğer arşivler Taşnak, Hınçak ve benzeri ihtilalci ve hain Ermeni örgütlerinin ihanet ve katliamlarının vesikalarıyla doludur.
Türk arşivleri herkese, dışardan gelen araştırmacılar kadar içimizde yaşayan ve Ermeni olmayan Ermenilere de sonuna kadar açıktır. Arşive girmek zahmetine katlanan herkes gerçeklerle çok kısa bir zamanda yüzleşebilir. Kaldı ki son yıllarda bu konuda birbirinden değerli yerli ve yabancı kaynaklı birçok eser yayınlanmıştır; onlara bakmak bile yeter.
Türk Milletinin temel sorunu başta da söylediğimiz gibi Ermenilerden çok Ermeni olmayanlardandır, özellikle de içimizdeki Ermeni olmayanlardan çok Ermeni ve Ermenici olanlardandır. Bu topraklarda yaşarlar, bu milletin ve bu devletin her türlü nimetlerinden sade vatandaştan daha çok yararlanırlar, ama ne yazık ki her fırsatta bu devlete ve millete saldırırlar, yalan ve iftiralarla ihanet ederler.
Türk milletinin bu tufeylilerin isimlerinin başındaki yazarçizer, romancı hikâyeci, doçent ya da profesör hatta milletvekili gibi unvanlara hiç itibar etmeden kendi milletine güvenmesi gerekir. Bu millet büyüktür ve tarihinde utanacağı en ufak bir leke yoktur.