Dünyanın bir çok ülkesinde İslam adına çeşitli faaliyetler yapılagelmektedir.
Özelde Türkiye’de, genelde ise tüm dünyada bu faaliyetlerden sonuç alınamamaktadır. Bunun nedenlerinin başında bu hareketlerin İslam’ın kendisine özgü stratejiden yoksun olmalarıdır.
Yazımızın başlığında, “Strateji fakirliği” diyoruz, “strateji yoksunluğu” demiyoruz. Çünkü söz konusu İslami hareketler büsbütün stratejiden yoksun değillerdir. Bunun için de bazen bir ileri, iki geri adımlar atarak kendi kendilerini tüketmektedirler.
Dünyada oluşmuş İslami hareketler strateji belirlemede içine düştükleri en büyük yanlışlarının başında vizyonlarını siyasal iktidarla sınırlandırmış olmalarıdır. Oysa İslam’ın ilk yıllarındaki stratejik hedeflerinin başında insan kaynağı gelmektedir.
Hz. Peygamber(sav)’in tebliğ dönemi iki temel başlık altında ele alınır:
Bunlardan biri, yaklaşık 13 yıl devam eden Mekke; diğeri ise yaklaşık 10 yıl devam eden Medine dönemidir.
Mekke dönemi, peygamberliğinin başlangıcından Medine’ye göç(hicret) edinceye kadar geçen dönemdir. Bu dönemde Müslümanlar fert fert idiler. Sayısal olarak azınlıkta, kuvvet bakımından zayıf idiler. Hz. Peygamber(sav) bu dönemde enerjisini, insanları birliğe(tevhid’e) çağırmaya, yüzlerini ve gönüllerini putlardan çevirmeye, Müslüman olanları ise, İslam düşmanlarının hile ve tuzaklarından korumaya çalıştı.
Bu nedenledir ki, Mekke döneminde inen sürelerde yasal hükümler bulunmaz.
Örneğin; Yunus, Ra’d, Furkan, Yasin ve Hadid süreleri Mekke’de inmiş olup genelde bunlarda ahkam ayetleri bulunmaz. Çoğunlukla bu sürelerin ayetlerinde inanca, yaratmaya, geçmişten ibretlere ve örnek olaylara yer verilmiştir.
Medine dönemi ise devlet olma dönemidir. Burada Müslümanlar çoğalmış ve güçlenmişlerdir. Bu dönemde inen sürelerdeki ayetler inanç, ahlak, örnek olay ve kıssalardan söz etmekle birlikte hüküm bildirenleri de bulunmaktadır.
Görüldüğü gibi İslam hareket stratejisinde öncelikle tevhid inancı ve ahlakı ile donanmış insan kaynağı sorunu çözümlenmiştir.
Türkiye dahil, dünyada yeniden İslami diriliş hareketlerinin hiçbiri söz konusu ilahi stratejiye uymamışlardır. İnsan kaynağını çözümleyemeyen sistemlerin hiçbiri başarıya ulaşması mümkün değildir.
Günümüzde insan kaynağını çözümleyemeyen İslami diriliş hareketlerinin siyasal iktidarları başarılı olamadıkları gibi aynı zamanda zararlı olmuşlardır. İslami sisteme olan güveni sarsmışlardır. Mısır’da İhvan hareketi bunlardan sadece bir örnek teşkil etmektedir.
Bir başka önemli nokta da söz konusu stratejiye paralel olarak Müslümanların vizyonlarını siyasal iktidarlarıyla sınırlandırmış olmalarından vaz geçmelerinin gerektiği ve insan kaynağı ile desteklenmeyen siyasal iktidarların başarı şanslarının olmayacağının bilinmesidir.
Selam ve dua ile…