Siyaseti, “devlet ve memleket yönetimi sanatı” şeklinde tanımlıyoruz.
Siyasetin alanının daralması demek, devlet ve memleket yönetiminin daralması demektir.
Peki, bu daralmanın özneleri kimlerdir?
Böyle bir daralmanın sorumluları siyasetçilerin tamamıdır. Sorumluluğu tek başına iktidara yada muhalefete yükleyemeyiz. Zira her iki tarafın şiddet diline baş vurması, alanın daralmasına neden olmaktadır.
Ülke nüfusumuzun % 98’inin Müslüman olduğunu söylüyoruz. Ve mensubu olduğumuz dinin adı barıştır.
O halde böyle bir toplumda şiddet değil, barış egemen olmalıdır.
Yine böyle bir dinin egemen olduğu bir toplumda şiddet yerine merhamet, yumuşaklık ve şefkat olmalıdır.
Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle, “ kötülüğü iyilik ve güzellikle ortadan kaldırmak” esas olmalıdır.
Ve siyasetçilerin birincil görevi de budur ve bu olmalıdır.
Kendisini şiddet sarmalına kaptıranlar önce kendilerini yok ederler.
Siyasetin tepesindeki şiddet sarmalı tabana yayıldığında nelerin olabileceğini bizim kuşak gayet iyi bilir. Bugünün siyaset aktörleri de bu kuşağın mensupları oldukları unutulmamalıdır.
Mensubu bulunduğumuz dinin adı, “barış” olmakla birlikte bu din ayrıca şöyle tanımlanmıştır:
“YARADANA İBADET, YARATILMIŞLARA ŞEFKAT VE MERHAMET”DİR.
Kur’an-ı Kerim’de Uhut Savaşı’nın sonuçları tahlil edilirken, “çevrendekilere katı davransaydın dağılıp giderlerdi” denilirken de bu şefkate dikkat çekilmektedir.
Ayrıca muhalefetin uyarıları yada iktidarın davranışları şiddetle karşılanmamalıdır. Bu ülkede yaşayan herkesin yönetme yada yönetilenin muhalefet etme hakkı var olduğuna inanılmalıdır.
Ülkede barış, ailelerde huzur istiyoruz. Çocuklarımıza bırakacağımız en önemli miras bu olmalıdır.
Selam ve dua ile…