Son zamanlarda Fatih Sultan Mehmet Han’ın “bedduası” günlük hayatımızın vazgeçilmezleri arasına girdi, hem de ilk sıradan. Özellikle de Türk ile Türklük ile ve elbet kaçınılmaz olarak Mustafa Kemal Atatürk ile zoru olan hemen herkes Fatih’in “bedduasına” sığınıyor ve O’nun ağzı ile Türk’e, Türklüğe ve Atatürk’e aklınca hakaret ediyor.
İlk beddua profesör unvanı da taşıyan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’tan gelmişti. Son bir hafta içinde de biri yaşını başını almış emekli bir imam ve diğeri henüz olgunlaşmamış ve elan görevde olan bir müftü efendi de o kervana katıldı. İkisi de Ali Erbaş’ın izinden giderek açıktan ismini vermeden ama dolaylı olarak o ismi akla getiren bir kurnazlıkla Ayasofya ve Selanik üzerinden Mustafa Kemal Atatürk’e akıllarınca hakaret ettiler.
Doğrudur Fatih Sultan Mehmet Han’ın hem dua hem de beddua bölümü de bulunan bir vakıfnamesi vardır ama bu dua ve beddua sadece O’nun vakıfnamesinde değil tüm vakıf senetlerinde vardır. İster hünkâr vakıfnamesi olsun isterse bir vatandaş vakıfnamesi, fark etmez, hemen hepsinde yer alır.
Bizde birileri niyeyse “Fatih Sultan Mehmet’in bedduası” denilince sadece o malum vakıfnamedeki bedduayı hatırlar. Ama Büyük Fatih’in bir başka “bedduası” daha vardır. Onu da “İstanbul ve Türk Kültürü sevdalısı” Prof. Dr. Süheyl Ünver “İstanbul Risaleleri” adlı 5 ciltlik devasa eserinde anlatır. Kitabı basan da İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü’dür. Durun lütfen, hemen İmamoğlu’na çevirmeyiniz nazarlarınız, bu kitap Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığı zamanında, 1995’de basılmış ve yayınlanmıştır.
Şimdi TBMM’nin 12 Haziran 1908 günlü oturumuna bir göz atalım. Kürsüde bugünkü “Cumhur İttifakı’nın” ortağı Milliyetçi Hareket Partisi adına Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu konuşmaktadır. Konu “Tapu Kanununda Değişiklik Yapılamasına Dair Kanun Tasarısı’dır”. MHP ve Serdaroğlu “AB’nin baskısıyla” kanunda yapılacak değişikle yabancılara toprak ve mülk edinme hakkı tanınmasına karşıdır. Sayın Serdaroğlu, birçok gerekçe öne sürer, bir de tarihten bir alıntı yapar, Fatih Sultan Mehmet Han’dan bir olay ve bir beddua alıntısı. Biz de Meclis zabıtlarından alıntılayalım o bölümü kelimesi kelimesine, noktası virgülüne:
“Fatih İstanbul’u alıp Ayasofya’nın önüne geldiği zaman derinden bir inilti sesi duyar. Sesin geldiği tarafa bir adamını gönderir. Hali perişan olarak huzura getirilen keşişe neden hapsedildiğini sorar. Keşiş ise, kuşatma sırasında Bizans İmparatoru Konstantin’in kendisini çağırıp, İstanbul’u Türklerin alıp alamayacağını bildirmesi için remil atmasını(yani fal bakmasını) istediğini söyler. Remil atan keşiş, İstanbul’un Türklerin eline geçeceğini söylemesi üzerine Konstantin’in ona kızarak zindana attığını söyler.
Bunun üzerine Fatih te keşişten İstanbul’un Türklerin elinden çıkıp çıkmayacağına dair remil atmasını ister ve eğer doğruyu söylerse mükâfatlandıracağını bildirir.
Keşiş remil atar ve şöyle der: İstanbul Türklerin elinden harp ve darp ile çıkmayacak, ama öyle bir zaman gelecek ki, elinizdeki emlak ve arazi satılacak, bu suretle İstanbul Türk malı olmaktan çıkacak.
Bu sözler üzerine Fatih ellerine havaya kaldırarak ‘Fethettiğim yerleri ecnebilere satanlar Allah’ın gazabına uğrasın” der.”
Mehmet Serdaroğlu konuşmasını “hayırsız ve bedduaya mazhar yasanın çıkmaması dilekleriyle” ve MHP sıralarından alkışlarla bitirir.
Fatih Sultan Mehmet Han’ın Ayasofya’yla ilgili bedduasına katılanlar, ya bu bedduaya ne dersiniz?