Türkiye şartlarında siyaset yapanların büyük bir kısmı makyavelisttir.
Bu ne demektir?
Amaçlarına ulaşabilmek için her şeyi mubah görmeleridir.
Böyle bir ortamda insan olarak kullanamayacağımız bazı şeylerin olmasının gereğine inanmalıyız. Böyle bir inancımız ve ilkemiz yoksa siyasetimiz ve kişiliğimiz de yok demektir.
“OLMAZSA OLMAZ’I” olmayanın hiçbir şeyi olmaz.
Tam da bugünkü gibi…
Nasıl mı?
Günümüz Türkiye’sinde siyasi rekabet din düşmanlığına dönüştürülmüştür. Oysa iktidardaki parti, kuruluş aşamasında eylem ve programlarında dini kaynakları referans almayacağını deklere etmiş olmasına rağmen muhalefet din üzerinden saldırarak seçmen pazarına yaklaşmakta olduğuna tanık olmaktayız.
Bu din, hepimizindir. Muhalefet, İktidarın seçmen pazarından birkaç oy çalma adına din üzerinden saldırması doğru değildir.
Örneğin, gerek sivil toplum kuruluşları ve gerekse baskı grupları dinin arkasında değil, hareket stratejisine bakarak çalışma yapmalıdırlar.
Dinin arkasına geçmek istismar, hareket stratejisine paralel çalışmak ise cihat olur.
Bu nedenledir ki, İslam adına ortaya çıkanlar bazen fayda yerine zarar getirirler. Başta sendikalar ve vakıflar olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşları bu noktada çok dikkatli olmak zorundadırlar.
Söz konusu kuruluşlar siyasi rekabetin araçları olurlarsa İslam’ı kullanmış ve kullandırmış olurlar.
Buralar siyasi ikbal kapıları olmamalıdırlar.
Siyaset bunları değil, bunlar İslam adına siyaseti kullanmalıdırlar.
İslam dünyasının en önemli sorunlarından birisi budur.
Selam ve dua ile…