24 maddedir Mondros denilen ateşkes ya da silah bırakışma anlaşması. Aslında 25 maddedir; ama son madde yürürlük maddesidir, onun için hep pas geçilir, diğer 24 madde üzerinde durulur.
Oldukça kısadır, 24 maddedir ama tam bir idam fermanıdır, hele 7’inci ve 24’üncü maddeleri var ki aman Allah. Galiplere en ufak bir bahane ile istedikleri yeri işgal hakkı verir bu iki madde. Diğer maddelerde pek farklı değildir. Çanakkale ve İstanbul boğazları galipler tarafından resmen işgal edilecek, iç ve sınır güvenliğini sağlamak için gerekli birlikler dışında Osmanlı ordusu derhal terhis edilecek, bütün savaş gemileri, limanlar, trenler ve Toros tünelleri galiplerin emrine verilecektir!
7’inci ve 24’üncü maddeleri tek tek vereceğiz konu daha iyi anlaşılsın ve bu şanlı milletin bu kutsal vatanı nasıl bir teslimiyete kurban edilmiş daha net görülsün diye.
Şunu da hemen belirtelim ki o bölgede dün altı vilayet vardı, bugün o bölge üç aşağı beş yukarı 25 ili kapsar yani vatanın neredeyse üçte biridir bir çırpıda Ermeni ihanetine ödül olarak verilen coğrafya.
Bu bir ateşkes ya da bir başka ifadeyle silah bırakışma değil resmen ve fiilen ölüm kararıdır. Bir zamanlar çağlar açıp çağlar kapatan, yedi denize, dört köşeye, üç kıtaya hükmeden bir cihan imparatorluğunun idam fermanıdır. Sevr denilen yüz karası ise imparatorluğunun defin ruhsatıdır.
30 Ekim 1918’de imzalanır Mondros ateşkesi. Üç imza vardır altında Osmanlı İmparatorluğu adına, ikisi önemli değil, ama birisi var ki, o ismi atlamak olmaz, o isim Hamidiye Kahramanı, o isim Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf Orbay’dır. Ne hazin kader, bir büyük kahramanın, bir büyük vatanseverin öyle kepaze bir anlaşmaya imza atmak zorunda kalması.
Anlaşmanın imzalanmasından üç, yürürlüğe girmesinde sadece iki gün sonra yüzlerce kilometre uzaktan bir başka askerin, bir başka vatanseverin, bir başka kahramanın sesi duyulur telgraf tellerinin tik taklarında bu anlaşma konusunda.
Yıldırım Orduları Grup Kumandanı Mirliva Mustafa Kemal Paşa daha 3 Kasım 1918’de Genelkurmay Başkanlığı’na “bazı maddelerin açıklanmasına gerek duyduğunu” bildirir. Ardında da 2. Ve 7 ordulara gönderdiği grup emrinde “İskenderun, Antakya, Cebelsem, Katma, Kilis dolaylarının Türklerin yurdu olduğu ve Halep halkının dörtte üçünün Arapça konuşur Türk olduğu her zaman hatırda tutulmalı ve her davada bu esas kabul edilmeli” dedikten sonra “karaya bir işgal kuvveti çıkartılmaması” emrini verir.
8 Kasım’da da Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya gönderdiği telgrafda şu tespitlerde bulunur:
“İngilizlerle imzalanan anlaşma, Osmanlı devletinin korunmasını ve esenliğini sağlayıcı anlam ve nitelikte değildir. Söz konusu maddelerin anlaşılmayan yönleri ve genel delillerinin bir an önce tespiti gerekir. Yoksa İngilizlerin tekliflerine bugüne kadar olduğu tarzda cevap verilmeye devam edildiği taktirde, bugün Payas Kilis çizgisine kadar olan araziyi isteyen İngilizlerin yarın Toros’a kadar Kilikya bölgesini ve daha sonra Konya İzmir hattını işgal önerilerinin birbirini izleyeceği ve sonuç olarak ordumuzun kendileri tarafından yönetilmesi ve daha ötesi Osmanlı Bakanlar Kurulu’nun Britanya Hükümeti tarafından seçilme gereği gibi önerilerle karşılaşmak uzak değildir.”
Yıldırım Orduları Grup Kumandanı Mirliva Mustafa Kemal sadece yürekli değildir, aynı zamanda oldukça bilgili ve muhteşem bir öngörü sahibidir. Türk tarihini, Türk coğrafyasını çok iyi bilmekte, olacağı olmadan önce görmekte ve tedbirlerini herkesten önce kararlılıkla almaktadır.
O Milli Mücadele’nin temelini daha o gün yani 3 Kasım’da atmıştır. O 3 Kasım’da emrindeki birliklere Adana’da “karaya asla bir işgal kuvveti çıkartılmaması” emrini verirken Türk milleti de yurdun en kuzeyinde bir ilde, Kars’ta bağımsızlık için ayağa kalkıyor, Kars İslam Şurası’nı topluyordu.(Devam edecek.)