Cumhuriyet, bir danışma ve fikir alışverişi sistemidir.
Müslüman olarak bizlerin böyle bir sistemle sorunumuz yoktur.
Peki, Müslümanlar olarak demokrasi ile sorunumuz var mıdır?
Altını çizili olarak söylüyoruz ki, demokrasiyi; nefislerin putu olarak algılamadıkça ve temel sınırlayıcıları vahiy kabul ettikçe de bir sorunumuz yoktur.
Gelelim bugünkü Cumhuriyetimize:
Bugünkü Cumhuriyetimiz; ülkeyi düşman işgalinden kurtaran Birinci Büyük Meclisi’nin devamı olan İkinci Meclis tarafından ilan edilmiştir. İşgalden kurtarılmış bir vatanda Cumhuriyet ilan edilmiştir.
Belirtmekte yarar vardır ki, Birinci Meclis’te gayrimüslim temsilci bulunmamaktaydı. Yine bu Meclis, saltanatı kaldırarak Cumhuriyet’in önünü açmıştır. Ayrıca bu Meclis, 1921 Anayasa’sını yaparak milletin irade beyanını ortaya koymuştur.
Herkes bilir ki Cumhuriyet’i doğuran altyapı da, milletimizin bağrına dayanan deneyimlerinden çıkmıştır.
1839 ıslahatlarından başlayan süreç 1876 Anayasası ile devam edegelmiştir. Bunların hepsi birer deneyim olmuşlardı.
Evet, bu ülkeyi işgalden kurtaran ve Cumhuriyet’i ilan eden kahraman askerlerimiz, subaylarımız ve komutanlarımız da 1923 öncesi okullarda yetişmişlerdi.
Temel sınırlayıcıları vahiy olan bir Cumhuriyet ve demokrasi ile Müslümanların asla sorunları olmamıştır, olmayacaktır da.,
Cumhuriyet kutlamalarında; “İslam Köylü Demirel’i Çankaya Köşkü’ne taşıyan Cumhuriyet’tir” diyenler, Atatürk’ü karga bekçiliğinden Başkomutanlığa ve Çankaya Köşkü’ne taşıyanları söylemiyorlar. O’nu da millet taşımıştır.
Bu Cumhuriyet’in temelinde bizim kanımız, canımız ve alınterimiz vardır.
Cumhuriyet’in kutlama günlerini tarihimize, ecdadımıza ve dinimize sövgü günü olarak kabul etmiyoruz. Cumhuriyet, yıkılmış ve yanmış bir devletin enkazı ve külleri arasından yine bu millet tarafından ortaya çıkarılmıştır.
Bu millet bizim, bu CUMHURİYET bizimdir. Sövgüyü meslek edinmişlere bırakmayacak kadar bilinçli ve de güçlüyüz.
Bu vatanı kanları ve canları pahasına bize taşıyan tüm şehit ve gazilerimize Selam ve dua ile …