Aslında yazımızın başlığı, “İKTİDAR- MUHALEFET DİYALOĞU” değil de , “İKTİDAR- MUHALEFET KAVGASI” olmalıydı.
Zira seçmen pazarına “ diyalog” değil, “kavga “ yansımaktadır.
Sahi, “Seçmen pazarı” deyip geçmek mi gerekir?
Oyları verip kimilerini “ iktidar”, kimilerini de “muhalefet” yapan bu seçmen pazarı değil midir?
Öyle ise politika ticaretiyle meşgul olanlar söz konusu pazarın müşterilerinin beklentilerine ve eğilimlerine bakmaları gerekmez mi?
Müşteri her malı satın almıyor.
Bu müşteri kendi iradesiyle hiçbir zaman sol tezgahlarda dokunan kumaşları tercih etmemiştir.
İster “ X”, isterse “Z “ kuşağı olsun, değişen bir şey olmamıştır. Atalarımız, “Koyunun atladığı yerden kuzusu da atlar” demişlerdir. Solun, yerel seçimlerdeki başarısı, biraz da seçmenin iktidara protesto çıkışıdır. Zamansız çiçek açımıdır.
Gerek milliyetçilerin ve gerekse İslamcıların CHP’nin şemsiyesi altında toplanılmasını sevmeyeceklerdir. Gün gelip de herhangi bir programında İslam’a ve Müslümanlara saldırmaktan kendini alıkoyamayan bir CHP şemsiyesi olsa olsa Erdoğan’ı düşürmeye değil, bu milletin ölümsüz değerlerini yaralamaya yarar. Ve Erdoğan’a yarar.
28 Şubat kararlarının ve İstanbul Sözleşmesi’nin yılmaz savunucusu eski İçişleri Bakanı Akşener’e hangi milliyetçi kendisini inkar ederek oy verecektir?
Ya da, Türkiye’de ilk defa başörtü mücadelesini başlatan Hatice Babacan’ın yiyeni İstanbul Sözleşmesi’nin savunucusu Babacan’a İslamcıların hangisi kendisini ve dinini inkar edercesine oy verecektir?
Şu anda iktidar ve muhalefet arasında varolan kavganın temelinde çıkardan önce değerler çatışması vardır.
Şimdiye kadar başta CHP olmak üzere hangi iktidar zenginini korumamış, devlet dairelerini stratejik bir alan olarak görmemiştir?
Kimi yada kimleri kandırmaya çalışıyoruz?
Muhalefet, güven vermiyor ve veremiyor. Milletin değerleriyle çatışa çatışa iktidar olunamaz. Bazı partilerin CHP şemsiyesi altındaki mücadeleleri kendilerine zafer getirmez. İktidar deresini kaynağına doğru akıtmanın mümkün olmadığını göreceklerdir.
Selam ve dua ile…