Göç mes’elesi, târih boyunca devletleri tedirgin eden; insanları, kitleler hâlinde çok büyük sıkıntılara sokan, böylece, toplu ölümlere sebebiyet veren bir hâdisedir.
Hiçbir toplu göçün, keyfî olduğuna şâhit olmadım ve duymadım.
Arzuya bağlı olmaksızın, silâh zoruyla yapılan sürgünler, muhakkaktır ki, insanlığın sefâlet ve felâketi olmaktadır.
“Stratejik Göç Mühendisliği”; isminin de bize verdiği intibaya göre; işi organize edenlerin p(i)lânlı bir şekilde, hâdiseleri iyiden iyiye tertip ettiği, insana da, hiçbir mahlûkata da acımadan tatbik edilen şuûrlu bir faaliyet ve harekettir.
Başlıktaki kitap ismi, Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın Kripto Yayınları arasında Ekim 2020 yılında 2. Baskı’sı yapılan, 139 sayfalık eserinin adıdır.
Prof. Dr. Özdağ; eserinin başlığının altına, mes’eleyi hulâsa eden şu tâbiri yazmıştır ki, bana göre de çok uygundur. İfade şudur:
“Bombalandıkları İçin Gelmiyorlar,
Gelmeleri İçin Bombalanıyorlar.”
Yâni; bu “gelenler” tamamiyle mecbûrî ve belli bir p(i)lânla, emperyalist emellidir.
Bu göçlerin arkasında belli emperyal güçlerin bulunduğu âşikârdır ki, doğru bir teşhistir!..
Öyleyse; “Peki niye ve niçin böyledir? Hedef nedir veya kimdir?”sorularını sormamız gerekmez mi?
İşte; bütün bu sorular ve akla gelebilecek pek çok sorunun cevabı, Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın “Stratejik Göç Mühendisliği” kitabında karşılık bulmaktadır.
Eserin SUNUŞ yazısını yazan Prof. Dr. İskender Öksüz’den kısa bir nakil yapacağım. Prof. Dr. Öksüz, şöyle diyor:
“Basınımızda BOP haritası diye popüler olan Amerikan Yarbayı Ralph Peters’in “Kan Sırları” haritasını bilirsiniz. Yazı, Amerikan Silâhlı Kuvvetler Dergisi’nin 1 Haziran 2006 tarihli sayısında çıkmıştı. Ancak pek azımız yazının metnini okudu. Yazıda, Yarbay Peters keyifle şöyle buyuruyordu: “Ah, ve size 5000 yıllık tarihten başka bir küçük gerçek: Etnik temizlik iş görür.” Keyifle tabi, ne de olsa herif Texas veya California’ya Meksikalıların yerleştirilip oraların Amerikanlardan temizlenmesinden değil, Türkiye’nin Sevrvari parçalanmasından söz ediyor.
Önce Irak, sonra da Suriye’de olup bitenler ve en sonunda Türkiye’ye akan milyonlar, ABD veya AB’yi pek rahatsız etmiyor. Onlar, ancak kendi ülkelerine şu veya bu şekilde gelmiş birkaç bine ifrit oluyor. Bizim karşılaştığımız ise tam da budur: Etnik temizlik. Suriyeli yerinden yurdundan ediliyor. Bu insanlık suçu şüphesiz. Bir taşla iki kuş: Hem Suriye’nin kuzeyi Araplardan hem de Türkiye’nin güneyi Türklerden temizleniyor. Birinciye PKK, ikinciye de bizim sığınmacılar yerleşiyor: Göç Mühendisliği!..İki kuş daha vuruluyor: Yarbay Peters da bizim hilâfet kulisimiz de mutlu!
Şimdi göğsümüzü gere gere Türkiye Türklerin değil diyebiliriz. Burada şüphesiz Arap da var artık. 1071’de başlayan sıkıcı Türk egemenliğine ortak geldi. Hayırlı olsun!
Özdağ, pek az kalemin yazdığını yazmaya cesaret etmekte: Bu, millî egemenliğimize yönelmiş bir saldırıdır. Bir iç harp bombasının fünyesidir.” (Sf. 15)
Mes’elenin belki de belkemiğini teşkil edecek hususlar “Türkiye’ye Yönelik Stratejik Göç Mühendisliğinin Amacı Nedir?” başlığıyla verilen makaledir. Prof. Dr. Ümit Özdağ, bu makalesinde şu hususlara dikkat çekiyor:
“Suriye İç Savaşı ve bu savaş sonrasında Suriye’nin kuzeyine yerleştirilmeye çalışılan PKK terör örgütü kontrolündeki bir Kürdistan, stratejik göç mühendisliğinin ilk hedefidir.
(...)Stratejik göç mühendisliğinin ikinci hedefi de Türkiye’de iç savaş çıkararak Türkiye’den de bir Kürdistan çıkarmaktır. Ancak Türkiye’de sosyolojik olarak tek bir millet, yâni Türk milleti olduğu için Türk-Kürt veya Alevî-Sünnî üzerinden iç savaş çıkarmak mümkün görünmemektedir. İç savaş için bir dış “patlayıcı fünyeye” ihtiyaç varır. Bu patlayıcı fünyenin Anadolu’ya yabancı, ikinci bir millet olarak getirilen Suriyeli Araplar olması tasarlanmıştır.
(...)Tekrar edelim, bu modern kavimler göçü, Türkiye’nin Türk milleti ve Türk kültürüne dayanan demografik yapısını tehdit edecek bir süreci tetiklemiştir. (...) Vatandaşlık verilenler de dahil olmak üzere Türkiye’de en az 3,9 milyon kayıtlı Suriyeli Arap vardır. Unutmayalım ki Türk devleti, Osmanlı İmparatorluğu döneminde dahi yüzlerce yıl Arap tebasının kitleler hâlinde Anadolu’ya yerleşmesine asla izin vermemiştir.” (Sf. 51-52)
Geleceğin Türkiyesinin başına büyük gaileler açması düşünülen bu göçün bir an evvel hâlledilmesinin gerekliliği âşikârdır. Kaldı ki, şu anda bile, bâzı şehirlerimizde çok büyük ve çok tehlikeli durumlar yaşanmaktadır.
Prof. Dr. Ümit Özdağ; mes’eleyi, herbir cephe ve çehresiyle ortaya koyarak çözüm yolunu da işâret etmiştir.
Okunmalı ve ciddî olarak dikkate alınmalıdır!..