Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtulma ayı olan Ramazan ayına giriyoruz.
Aslında bu ay, aynı zamanda Kur’an ayıdır.
Bir de bu ay, değerlendirilmek üzere 1000(bin) aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini de bünyesinde barındırmaktadır.
Bu kutlu ayda gözümüzü günah yığınına değil, af kapısına çevirmeliyiz.
Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle, “ Allah(cc)’ün rahmeti kendisine farz kılmasına ” bakarak af kapısını çalmalıyız.
Günahlarımızın büyüklüğünden çok, affın genişliğine odaklanmalıyız.
Allah(cc)’ün rahmetinden umudumuzu kesmeden tevbe(pişmanlık) kapısında diz çökmeli ve secde etmeliyiz.
Allah’ın rahmetinden umudumuzu kesmek ya da azabından korkmamak inançsızlıkla eşdeğerde görülmüştür.
Korku ve umut arasında tevbe miz ve ibadetimizle gerçek kulluğumuzun bilincine varacağız.
Bu arada bu kutlu ayın değerlendirilmesini yalnız orucumuzla değil, Allah’ın rızıklandırdıklarından fedakarlık yapmamız gerektiğini de unutmayacağız.
Bu ay, fırsatlar ayı olduğunu unutmayacağız. Cismimiz ibadette ve hayırda, maneviyatımız ise cennet kapısında olmalı.
Bütün bir günah yığınının affolunacağı umuduyla Cuma günü ilk adımı atmış olacağız.
Teravihten söz ettiğimizi anlıyorsunuz. Çok yorulursanız oturarak kılınız teravih namazını. Mazeretiniz yoksa farz ve vacip namazını ayakta, diğerlerini oturarak kılınız.
Haydin, hep birlikte ayağa kalkalım ve rahmet kapısına doğru koşalım…
Yeniden bir dirilişi gerçekleştirelim.
Öldükten sonra değil, şimdiden, hayatta iken dirilelim…
Selam ve dua ile…