Dîn yâni İslâmiyet, cihânşümûldür. İnsana, fert ve cemiyet olarak ahlâkî değerleri sunar ve adâlet’i en önde tutar.
Bu sebepledir ki, Allah ü teâlâ, Yüce ve mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı Kerîmde:
“Biz, insanı, en güzel biçimde/surette/şekilde yarattık” (Tîn,4);
“Biz, insanoğlunu şerefli kıldık” (İsra, 70); tebliğci olarak da, Peygamber Efendimiz için, “Resûlüm, biz, seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiyâ, 107) ve Hadîs-i Kutsîde de: “Sen olmasaydın, sen olmasaydın, mahlûkatı yaratmazdım.” buyurmaktadır.
“ Mübârek dînimiz; adâlet, aşk ve güzel ahlâk dînidir. Bunlar; cemiyet hayatı için, ‘hürriyet, muhabbet ve kuvvet’ mânasına gelir.
(…) 2004’te suç olmaktan çıkarılan zinâ’dan kimse söz etmiyor. Kaldı ki, Erdoğan, 2018’de: “AB istedi zinâ yasağını kaldırdık, yanlış yaptık” demiş ve hâlen de bu devam etmektedir.
Meselâ; bir p(u)rofesör, üniversiteler için, “neredeyse fuhuş evleri” ifadesini kullanırken; “fuhuş”la aynı mânadaki zinâ hakkında, bu kişinin, ‘Allah ü teâlânın yasakladığı bu fiil, suç olmaktan niçin çıkarıldı’ diye sorması daha münâsip olmaz mıydı?
Türk milleti olarak, çok şükür ki, ileri derecede Müslümanız!..Fakat, ne tuhaftır ki, başlıkta zikrettiğim ‘ilk üç kelime’ye, hiç de bu gözle bakmıyoruz, değil mi? Bunun cevabını, sosyologlarımızdan talep etmek hakkımız olduğunu da ifade etmek isterim. “
(Bknz. M. Halistin Kukul, Îdâm-Fâiz-Zinâ ve Kadın, Wwwkapsamhaber.com-04.01.2021-09.38)
Son günlerde, bu mevzû (zinâ/fuhuş), bâzı kişi ve kuruluşlar tarafından sıkça dile getirilmektedir.
Kimi, sonradan özür dileyen bir şarkıcının sözünü, kimi başka başka konser temsilcilerinin tavırlarını ele alarak, yüksek perdeden, seslerini yükseltmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nde, 2020 yılında, bir üniversitede hocalık yapan bir kişinin “Üniversiteler neredeyse fuhuş evleri gibi” ifadesi, çok korkunç bir sosyal çöküş hâlidir. Hem akademik açıdan ve hem de yaygın insanî tavır bakımından.
Çünkü; bu sözün muhatabı, sâde vatandaş değildir. Başta, Diyânet İşleri Başkanlığı ve onun bağlı olduğu üst makamdır.
Kaldı ki; üst makam, 2018’de, “AB istedi zinâ yasağını kaldırdık, yanlış yaptık” demiş; ve geçen zaman içersinde de, demek ki takdir (!) görmüştür ki, alkış almıştır. Bunun, başka bir îzahı yoktur.
Bir süre önce; Din Görevlileri Birliği Derneği (DİN-BİR-DER) Şanlıurfa Şubesi Başkanı, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından 10 Eylül’de düzenlenecek olan “Zakkum Grubu” konserine dair yaptığı açıklamada şöyle demiş: “Şeytan tuzağa düşürür. Bunlardan bir tanesi de ahlaksız müzikal gösterilerdir. İsmini cehennemdeki Zakkum ağacından alan “Zakkum” isimli topluluğun vermesinin planlandığı, fuhuştan başka ve kötülükten başka bir şeye hizmet etmeyen müzikal gösterimi istemiyoruz. Her tarafı çirkef kokan bu programın iptal edilmesini gerekir.” (Basın: 05 Eylül 2022)
“Fuhuştan başka…bir şeye hizmet etmeyen” ifadesini alıyorum.
Peki; siz Sayın P(u)rofesör ve siz Sayın Din Görevlileri Birliği Derneği Şanlıurfa Şubesi Başkanı; 2004 yılından beri, yâni zinâ suç olmaktan çıkarılalı/zinâ serbest bırakılalı beri nerelerdesiniz?
“Zinâ/fuhuş; şu, her gün lânetlediğimiz, Avrupalı’nın emriyle “yasak olmaktan kaldırılırken”, ne yapıyordunuz?
Mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı kerimin bir çok âyet-i kerimesinde bulunmasına rağmen, en azından, Nûr Sûresi’nin otuzuncu âyetindeki aleni beyânını da okumadınız mı?
“Mü’minlere söyle, yabancı kadınlara bakmasınlar ve zinâ etmesinler! Ve mü’min kadınlara söyle! Onlar da, yabancı erkeklere bakmasınlar ve zinâ etmesinler!”
Şanlı Peygamberimiz de şöyle buyurmaktadır: “Yabancı kadınlara bakmak, gözlerin zinasıdır. Onları tutmak, ellerin zinasıdır. Onlara gitmek, ayakların zinâsıdır”.
Peki; başkasının arzu ve emeli istikametinde, Allah ü teâlânın emir ve yasaklarına uymayanları hiç îkaz ettiniz mi de şimdi şunu -bunu suçluyorsunuz?
Bu mübârek din, kimsenin ‘oyuncağı’ değildir. Bu dîni öne sürerek, istediğinizi alkışlamak ve istediğinizi de yerin dibine batırmak hakkına da sâhip değilsiniz!..
Allah ü teâlânın yasakladığı bir fiilin serbest bırakılması karşısında susup, şimdi bir yerlerden vazife çıkarmak, tamamen gösteriş ve istismardan başka ne olabilir!?.
Yûnus Emre der ki:
“Sûfiyem hal içinde tesbih elümden gitmez
Dilüm ma’rifet söyler gönlüm hiç kabûl etmez”