Kaç gündür yazmıyordum, iyi ve güzel şeyler yazacaktım güya, öyle diyordum kendime. Bu coğrafyada yaşayıp da güzel şeyler yazmak ne mümkün. Kahramanlarımıza içeride ve dışarıda kurulan pusular, çığ altında kalan yurttaşlar ve de pistten çıkan uçak; son üç günün üç büyük acısı.
Gazeteleri okuyorum, televizyon haberlerine kulak veriyorum, son iki kazadaki ihmaller geçiştirilemeyecek kadar büyük gözüküyor. Uzmanlar konuşuyor ve hemen hepsi tedbir noksanlıklarına vurgu yapıyor.
Alınması gayet kolay ve maliyeti son derece ucuz tedbirlerin nasıl ihmal edildiği anlatılınca acılarla dağlanmış yürekler sanırım bir daha kanıyordur.
Acılar sadece bizim değil, acılar aynı zamanda siyaset ve kültür coğrafyamızın da değişmez alınyazısı gibi. Doğudan batıya, kuzeyden güneye neredeyse tüm İslam coğrafyası ateşler içinde yanıyor, kavuruluyor. Kan ve gözyaşı sanki İslam coğrafyasının kaderi.
Ve ne yazık ki bu acılar bugüne has değil, dünden bugüne miras. Eğer akıllar başlara devşirilmezse yarınlara artarak devredecek. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy 1913’de yani bundan 107 yıl önce “Ya Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?/ Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!” diye soruyordu.
Hazindir ki İslam Alemi bugün hala zalim karşısında mazlum ve mağdur; kutsalları ya işgal altında ya da işgale açık. Daha da acısı camianın bir kısmı bu işgallere karşı ya dilsiz ağızsız ya da yandaşlıkta bir diğeriyle yarışmakta!
Akif merhumla başladık yine onunla ve aynı şiirden başka dizelerle devam edelim: “Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm/ Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?/ Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın.../ Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın/ İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok.../ Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok!”
Ağlamak sızlanmak olmamalı önceliğimiz, gayret, hem de az, biraz değil, oldukça çok gayret ve akıl ve izan, bilgi ve bilim. Yeniden katılmak medeniyetler arası yarışa ve hak etmek kazanmayı, öne geçmeyi. Başarabilir miyiz? Niye başaramayalım? Dün nasıl başardıysak bugün de yarın da başarırız. Yeter ki inanalım ve tüm kısır çekişmeleri bir kenara bırakıp yeniden millet olmanın şuuruyla el ele, kafa kafaya verip kenetlenelim.
Acılar şu partinin bu partinin ya da şu cemaatin bu cemaatin değil millet olarak hepimizin ortak acısı. Umarım ve dilerim ki uğursuz ve karanlık geceler geride kalır ve bundan sonrasında acıları değil sevinçleri paylaşırız.
Büyük Türk Milleti başın sağ olsun.