Saffet Atik

Samsun’un Liman ve Demiryolu Sorunları (2)

Saffet Atik

Samsun habertv de çıkan ilk yazımda Samsun’un liman ve demiryolu sorunlarına ilişkin yazımın 2. Bölümünü de yazacağımı bildirmiştim. Ne var ki, yoğun gündem bu ikinci yazımı geciktirdi.

 

Samsun Limanı, tıpkı Samsun-Sivas demiryolu gibi Samsun’un mekansal yapısının biçimlenmesinde ve ekonomisin gelişmesinde önemli etkileri olan bir Cumhuriyet Dönemi yatırımıdır.  1950 li yılların ortasında yapımına başlanan ve 1960 larda tamamlanan Samsun limanı, geleneksel Samsun yerleşmesinin önünü kapaması ve çok uzun bir şeritte doğrusal büyümeye zorlaması açısından;  mekânsal bağlamda olumsuz,  ancak ekonomik olarak olumlu etkilemiştir.  

 

Samsun limanı mendirek uzunluğu açısından Akdeniz havzasının 2. büyük limanıdır.  Öyle ki, Mert Irmağı ağzından Fener Burnuna kadar kentin önü tümüyle bu iki uzun mendireğin arkasında kalmış, tarihi iskeleleri,  kentin simgesi depoları, plajları hatta kentin ve kentlinin denize ilişkin anıları kaybolmuştur. Böyle bir kentsel ve denizel/doğal kıyı kaybı,  dünyada ya yoktur yada çok nadir görülmektedir.

 

1950-1960 döneminde  Samsun; 50 bin - 100 bin aralığında, şirin, ticari faaliyetleri görece gelişmiş, tütün ekimi, dış satımı ve tütün/sigara üretimi konularında uzmanlaşmış bir Orta Karadeniz kentidir.  İstanbul’la ilişkisi yoğundur ve bu ilişki deniz yoluyla sağlanmaktadır. Bu dönemde ekspres ve posta gemi seferleri ile haftanın birkaç günü İstanbul ve diğer Karadeniz limanlarına yolcu ve tütün başta olmak üzere mal gönderebilmektedir.

 

1960 ların sonunda kentin önünde liman yapımı nedeniyle devasa bir dolgu sahası oluşmuştur.  Liman yükleme boşaltma tesisleri, silolar ve depolar, rıhtımlar ve liman şantiyesi Batı Mendireği yakınında yer almıştır. Bu tesislerden Doğu Mendireğine kadar olan kesim bu yıllarda neredeyse boştur. Bu kadar büyük ve boş bir alana ne Samsun halkı, ne de yöneticileri alışık değildir. Halk burasını “kumluk” olarak adlandırmaktadır. Uzun süre gençlerin oyun alanı, futbol sahası olarak kullanılmıştır.  

 

Kumluğun sağladığı olanakları ilk fark eden Vali Hamdi Ömeroğlu olmuştur. Onun girişimleriyle 1963 yılında kumluğun bir kısmında  Samsun Fuarı  bir milli fuar niteliğinde açılmış ve İzmir Uluslararası Fuarından sonra Türkiye’nin 2. Fuarı olmuştur. Bu Samsun için son derece doğru bir karardır.

 

Kumluğun kalan kısmında yıllar içinde, Samsun Belediyesi başta olmak üzere farklı kuruluşların yer talepleri olmuştur. Bunlar, kentin ihtiyacı olan kullanımların ivedi olarak karşılanmasına yönelik çabalardır. Ticaret Borsası ve Toptancı Mağazaları, Kamyon Garajı ve Nakliye Ambarları,  Balık Hali bunlar arasındadır. Büyük Samsun Oteli, Atatürk Kültür Merkezi, Yaşar Doğu Spor Salonu da  dolgu alanının önemli kullanımları olmuştur. Bu kullanım ve yapıların bir kısmı daha sonra Belediyenin aldığı son derece isabetli kararlarla kaldırılmıştır. Ayrıca; dolgu sahasında O zamanki adıyla DLH Bölge Müdürlüğü ve diğer kamu kuruluşları yer almıştır. Daha sonra, Samsun Hükümet Konağı ve TCDD Yeni Samsun Garı da Liman Dolgu Sahasının yeni yapıları olmuştur.   

Liman dolgu alanının Güneyi, Samsun şehrine bakan kısmı günümüzde önemli ölçüde yapılanmıştır.  Fuar ve Lunapark açık ve yeşil alan olarak değerlendirilirse, bunların dışında kalan ve karayoluna paralel uzanan şeritvari kesim büyük ölçüde yapılanmıştır. Bu kullanımların ne kadarı limanın yapım amacıyla ilgilidir?  Bu husus tartışma konusudur.  Liman dolgu alanının  Samsuna bakan kısmının uzunluğu kabaca 4,6 km kabul edilirse; en büyük pay % 56  oranıyla yapılanmış alanlara aittir. Park ve lunapark gibi açık alanların uzunluğu yaklaşık 2 km dir. (% 44) TCDD alanı ve rayların yer aldığı kesim de açık alanlara eklenirse açık alanların oranı  % 50’yi geçmektedir.

 

Özetle, Samsun limanı kuruluş yıllarında bir kentin önünü kapayarak, doğal kıyısını, iskelelerini ve plajlarını yok ederek son derece olumsuz bir biçimde yapılaşmıştır. Öyle ki, yüzyıllardır denizle iç içe yaşayan Samsunlu bir dönem,  1970 li ve 80 li yıllarda, deniz ufkunu para harcayarak görebilmiştir.  Çünkü, O yıllarda  Samsun Fuarına giriş ücretlidir. TCDD Liman işletmesi ise girişleri kontrol altına almış ve kısıtlamıştır.  Doğupark yapım halindedir, deniz ufku Belediye Evlerinden görülebilmektedir ama bu semte ancak belediye otobüsü veya dolmuşla gidilebilmektedir.  Atakum (Matosyon) plajlarına da bir araçla ve bedel ödeyerek ulaşılabilmektedir. Bu satırların sahibi O yıllarda Samsun Valiliği ve Samsun Belediyesindeki toplantılarda bu hususu ironik olarak dile getirmiş, Samsun’da bir “deniz gördü” parasının alındığını, bunun ayakbastı parası gibi algılandığını espri yoluyla ilgilere defalarca anlatmıştır.

 

Aradan geçen yaklaşık 60 yıllık süreçte durum değişmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, bu süreçte liman dolgu alanı bir tür “Arsa Ofisi” gibi işlev görmüştür.  Valilik dahil pek çok kamu kurumu, askeri alanlar, kültürel ve sportif tesisler, ticari birimler, serbest bölge, eğlence ve dinlence alanları ve benzer diğer yapılı alanlar Liman Dolgu Sahasında yer almıştır. Gerçekten de insan liman olmasaydı Samsun arsa sorununu nasıl çözerdi diye düşünmekten kendini alamıyor. Bu soruyu Limanın 1980 lerde Nazım İmar Planını yapan bir kişi olarak önce kendime soruyorum.  Milyarlarca lira harcanarak kazanılan dolgu alanında bir kısım yerlerin düğün salonlarına tahsis edilmesi her Samsunluyu düşündürmelidir.

 

Samsun limanın yapımı ile denizle ilişkisi zayıflayan Samsun, çözümü Doğu – Batı yönünde doğrusal büyümde bulmuştur. Kentin bu doğrusal  formu almasına sadece liman neden olmamıştır. Bu büyüme kuşkusuz nüfusu artışının ve kent morfolojisinin bir sonucudur. Ancak, liman söz konusu gelişmeyi tetiklemiş ve hızlandırmıştır. Bu süreçte yerleşme ve çalışma alanları hızla Atakum ve Tekkeköy yönüne kaymıştır. Plaj, balıkçı barınağı, iskele ve benzeri deniz kullanımları bu kesimlerde ortaya çıkmıştır. Özellikle Atakum bir sahil ve sayfiye kenti görünümü almıştır.  Samsun limanı,  böylece Gelemen Çiftliğinden Dereköy’e kadar uzanan yaklaşık 48 kilometre uzunluğunda doğrusal formlu Samsunu bir ölçüde yaratmış, kent-içi ulaşım işletme maliyeti yüksek bir yerleşmeye neden olmuştur.

Bu kadar önemli kentsel gelişme ve değişmelere neden olan Samsun limanından öngörüldüğü ve planlandığı gibi yararlanılmakta mıdır? Bu soruya “kısmen evet” demek olanaklıdır. Liman kuşkusuz hem kentte belirli ölçüde istihdam yaratmış, hem de diğer sektörlere kolay ve ucuz taşıma olanağı sağlayarak ve dış ticareti artırarak ekonomiye olumlu etki yapmıştır.  Ancak, tüm bu gelişmeler tatmin edici midir? Samsun limanı rakipleri ile rekabet edebilmiş midir? Bu sorunun yanıtlarını;  liman faaliyetlerini daha kapsamlı irdelemek ve yorumlamak üzere bir sonraki yazıma bırakıyorum.